1 Eylül Dünya Barış Günü, dünyada çatışma ve savaşların önlenmesi veya ortadan kaldırılması amacıyla kutlanmaktadır. Ülkemizde ise 1 Eylül, 2016 yılından bu yana on binlerce kamu emekçisinin Resmi Gazetede isimlerinin ifşa edilerek sorgusuz sualsiz ve hukuksuzca ihraç edildiği 672 sayılı KHK’nın ilanı olarak hafızalara kazınmıştır. Dünya barışının kutlandığı bu günde yaşananlar, barışın sadece uluslararası değil, ulusal düzeyde de “demokrasi ve hukuk temelinde sağlanması gerektiğini göstermiştir.Barış, sadece savaşın sona ermesi anlamına gelmez, bunun yanında insan haklarının korunması, yoksulluğun azaltılması, eşitsizliklerin giderilmesi ve hukuksuzlukların ortadan kaldırılması demektir. Bu nedenle Dünya Barış Günü, sadece savaşa karşı olmayı değil, aynı zamanda insan haklarına saygı göstererek adaletin ve hukukun herkes için “amasız fakatsız” uygulanmasını istemek sorumluluğunu da herkese yüklemelidir.20 Temmuz OHAL/KHK’larının ilanıyla İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa Insan Hakları Sözleşmesi, AIHM ve Anayasamız tarafından koruma altına alınan eylem ve fiiller “suç kapsamına dahil edilerek” hukuksuzluk sürekliliğe dönüşmüş, yargı alanında keyfilik alıp başını gitmiştir. Öyle ki çeşitli tarihlerde yayınlanan onlarca KHK ile toplamda 152 bin kamu emekçisinin hakları ve görevleri gasp edilmiş olup 2 milyona yakın insana ise “terör suçu” iddiasıyla adli işlem uygulanmıştır. KHK’lılar, ekonomik, kültürel, sosyal, siyasal kısaca yaşamın tüm alanlarında yeni sorunlarla mücadele etmek zorunda kalmışlardır.KHK’lı Platformları Birliği olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde, toplumun tüm kesimlerine ve yetkililere açık çağrıda bulunuyoruz;KHK sorununun çözümünde, ihraç edilen on binlerin ve mağdur edilen milyonların haklarına kavuşması ülkenin demokratikleşmesine bağlıdır. Dolayısıyla Cumhuriyetimizin 100. Yılının kutlanacağı 29 Ekim’de yeni bir sayfa açılmasını istiyoruz. Böylece, başta “masumiyet karinesi” ve “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin ortadan kaldırılması nedeniyle suçlanan KHK’lıların; hasta, yaşlı ve kendi öz bakımlarını dahi yerine getiremeyen mahkumların; cezaevlerindeki hamile/çocuklu annelerin ve düşüncelerinden dolayı suçlananların kapsamı içine dahil edileceği bir hukuki düzenlemenin yapılması zorunlu hale gelmiştir.Ülkenin geleceğine yön veren politika yapıcılar, karar vericiler, STK’lar, barolar ve ilgililer, gelin, hep birlikte “Cumhuriyetimizin II. Yüzyılında yeni bir beyaz sayfa açıp, demokrasi, adalet, eşit yaşam hakkı, şeffaflık toplumsal barış ve uzlaşı için sorumluluk alalım…
KHK’lı Platformları Birliği