Basına ve Kamuoyuna;
- Basın açıklamamızı, depremde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza, hayatta kalan ve yaşam mücadelesi veren insanlarımıza ve bu ağır yıkımda yine en ağır bedeli ödeyen kadınlarımız ve çocuklarımıza adıyoruz. Öncelikle, depremde hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifa diliyor, halklarımıza geçmiş olsun diyoruz.
- Bugün işçi kadınların, hakları için canı pahasına ortaya koydukları mücadelenin bir ürünü olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü; Bu anma gününü direnen işçi kadınların mücadelesi yarattı dolayısıyla bu gün direnen işçilerin biz kadınlara mirasıdır.
- 8 Mart; işçilerin, emek sömürüsüne ve emeği sömürenlere karşı açtıkları bir mücadele bayrağıdır, bir direniş günüdür. 8 Mart, kadının evde görünmeyen ve karşılıksız emeğinin yanına bir de üretim sürecinde ucuz, yedek ve vasıfsız işçi olmasına karşı bir başkaldırıdır.
- Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de 8 Mart bir mücadele günü olarak anılmaktadır. Bu yılki anmayı farklı kılan ise 6 Şubatta yaşadığımız deprem felaketidir. Çünkü bu felaket hali yine en çok kadınlarımızı ve çocuklarımızı zorlamış, çaresiz ve yalnız bırakmıştır.
- Öyle ki, kadınlarımız, bölgenin dayatılmış öğretileri gereği kendi ihtiyaçlarını talep edemez haldedir. Evi başına yıkılmış, her şeyini kaybetmiş kadın; zar zor bulduğu bir çadırda çocuklarını bunun yanında bakmakla zorunda olduğı hasta ve yaşlılarla hayat mücadelesinin en zor olanını vermektedir.
- Ancak, ne acıdır ki kadınlarımız en doğal hijyen ihtiyaçlarını, ped, iç çamaşırı gibi taleplerini dile getirememektedir. Banyo yapamaz, temiz su, tuvalet bulamaz, en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz haldedir.
- Zaten evinin, mutfağının, çocuklarının ve çalışma hayatının yükünü çeken kadın, depremde enkaz yığınlarının içinde, ya da zar zor sığındığı mekanlarda, kendi korkusu ve travmalarını bir kenara bırakıp yine kendilerinin ve yakınlarının hayatlarını sürdürebilmek için direnmektedir.
- Depremin üzerinden geçen en kritik birkaç günde hayat kurtarma ve ilk yardım görevinde başarısız olan hükümet ve kurumsal yapı, insanımızı göçük altında yalnız kalmasına ve belki de ölümlerine neden olmuştur.
- Enkaz altında kalanlar çığlık çığlığa bağırırken, enkazın üzerinde de sevdikleri, yakınları, göçük altındaki yakınına yardım edememenin acısını çekmiş, haklı olarak isyan etmiştir.
- Bir hafta geçtikten sonra artık bölge insanımız, enkaz altından yakınlarının cansız bedenini almak için mücadele vermiş ancak, yine yalnız bırakılmıştır.
- Daha yaşam belirtisi veren yerler olmasına rağmen, ilk hafta bitmeden alelacele enkaz kaldırma çalışmaları başlamış, bu sefer de depremzede yurttaşlarımız yakınlarının cenazesini tek parça alabilmek için çabalamıştır.
- Depremin üzerinden 1 ay geçmesine rağmen hala bölgede, barınma, temiz su, tuvalet, banyo ihtiyaçları birçok bölgede karşılanamamıştır. Kadınlar olarak soruyoruz?
- On ili etkileyen, 50 binden fazla yurttaşımızın yaşamını yitirdiği yüz binlercesinin evsiz kaldığı bu büyük depremde kurumlar neden yetersiz kaldı?
- Çadırlar neden hala deprem bölgesindeki yurttaşlarımıza ulaşmadı? Bölge insanı soğuk kış günlerinde çadır beklerken Kızılay nasıl çadır sattı? Bölgede temiz su, tuvalet, hijyen gibi en temel yaşam ihtiyaçları neden hala karşılanmadı?
- Gerekli hijyen tedbirleri için deprem bölgelerinde salgın hastalıkların yayılması mı bekleniyor?
- Ve en can yakıcı soru: Enkazdan çıkan depremzede çocuklarımız tarikat yurtlarına kim tarafından hangi hakla verildi?
- Aile bakanı, “çocuklar nerede” sorusuna hangi aymazlıkla “hastanede olduğunu varsayıyoruz” diyebildi?
- Deprem ayrım yapmadan her haneyi yıkmışken enkaz altında kalan bölgede insanlar arasında ayrımcılık yapmak hangi vicdana sığdı?
- LGBT+ bireylere değil çadır, yemek, su bile verilmedi. Annesinin cenazesine alınmadı. Alevi köylerine yardım gitmedi. Alevi vatandaşlar ölüme terk edildi. Mülteciler, Araplar dövüldü, itildi, yok sayıldı.
- KHK’lı bir kadın göçük altından çıkarılıp hastaneden hapishaneye gönderildi. Hukuksuzluğa devam edildi. Afet eğitimi almış KHK’lılara görev verilmedi, bölgeye alınmadı.
- Sağlıkçılara ayrımcılık yapıldı. KHK’lı bir beyin cerrahı eski çalıştığı hastanede görev almak için çırpındı ancak yerlerde bile yaralılar varken “ihtiyaç yok” denildi.
- En son TÜBİTAK deprem bölgesinden çocuklara burs vereceğini açıklarken, KHK’lılar ve yakınlarına ayrımcılık yaptı.
- Çalışan memura, depremzedeye özel verilen kredi başvurusu eşi KHK’lı olduğu gerekçesiyle reddedildi.
- Yine hukuksuzluk ve adaletsizlik bağlamında mahpuslarda hamile, emziren anne, küçük çocuğu olan anneler ile hasta ve yaşlı tutsaklar bulunmaktadır. Bu yurttaşlarımızın hakları içinde mücadeleye, insan onurunu korumaya devam edeceğiz.
- Doktorların yüzde 20 yaşama şansı öngördüğü kanser hastası Yusuf Kerim Sayın annesinden ayrı kaldı. İnfaz yasasındaki eşitsizlik halinin son bulması için Bakanlığa yapılan çağrılar sonuçsuz kaldı.
Lokal çözümler Yusuf Kerim’e annesini getirmiyor. Tüm bunlara bakıldığında ortaya çıkan sonuç Adalet Bakanlığının yargı eliyle hasta bir çocuk üzerinden tüm toplumsal muhalefeti oluşturan kesimleri korkutmak ve sindirmektedir. Bu açıkça topluma bir güç gösterisi ve gözdağıdır.
- Ve KHK’lar öldürmeye devam ediyor. Hukuksuzluğun boyutları, tüketilen yaklaşık 7 yıllık süreçte katlanarak arttı.
- Hayatına son veren KHKlılar var. Yaşatılan sosyal soykırıma dayanamayarak yaşamını sonlandıran Fehmiye Çelenk KHK’ların son kurbanı oldu. Başarılı bir akademisyen olan Çelenk ve onun gibi yaşamını sonlandırmış arkadaşlarımızın acısı ve anısı için mücadelemiz devam edecek.
- Ülke coğrafyasında yaşanan adaletsizlik, hukuksuzluk ve hukuksuzluk içindeki eşitsizliklerden bir şekilde sıyrılmaya çalışan tüm emekçi kadınlarımız onurumuzdur.
- Bu yüzden bunca sorumsuzluğa beceriksizliğe, ötekileştirmeye inat, biz kadınlar hep birlikte yaralarımızı saracağız. Tüm kötülüğünüze karşı birbirimizi iyileştireceğiz. Dayanışma ve örgütlü mücadele ile gasp edilen haklarımızı geri alacağız.
- Bizi öldüren düzeninize karşı birlikte yaşayacağız. Dayanışmayı ve umudumuzu engelleyemeyeceksiniz. Biz kadınlar sadece ve sadece insan olmaktan kaynaklı haklarımızın elimizden alınmasına göz yummayacak dayanışarak birleşerek büyüyecek ve direneceğiz. Yaşasın örgütlü mücadele! Yaşasın 8 Mart, Yaşasın Mücadele! Direnişimiz Her Yerde!
KHKLI PLATFORMLARI BİRLİĞİ