HDP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk GERGERLİOĞLU, hazırladıkları raporu TBMM de basın açıklması düzenleyerek açıkladı.Ve şöyle dedi:
Değerli Arkadaşlar Basın Toplantımızın konusuna geçecek olursak rapor 7 aylık bir çalışmanın mahsulü önemli bir bilim heyetinin hazırladığı başkanlığını sosyolog Doç.Dr. Bayram Erzurumluoğlu yaptı. Bir bilim kurulunun hazırladığı bir çalışma. OHAL’in ikinci yılının toplumsal maliyetlerini ölçme amacıyla yapıldı ve 175 soru kişilere soruldu. 520000 veri çıktı ortaya ve 993 sayfalık rapor çıktı ortaya son derece önemli.
Türkiye’nin 2.5 yıllık haritasını ortaya koyan tüm tablosunu ayrıntılarıyla ortaya koyan bir rapor ortaya çıktı.
Burada üç ayrı grup incelendi. KHK ile ihraç edilenler. KHK ile ihraç edilenlerin yakınları ve KHK ile ihraç edilmeksizin bu meselelere ve OHAL’e dışarıdan bakan kişilerin görüşleri alındı. 3 ayrı grupta değerlendirme yapıldı.3776 kişiye soruldu ve çok önemli sonuçlar çıkmış oldu ortaya. Her yaş grubundan insan katıldı. Sadece Türkiye’ye mahsus değildi, 40 küsür farklı ülkeden de farklı insanlarımız katıldı ve cevaplandırdı. Uluslararası bir çalışma oldu yani T.C. vatandaşı olan ve Türkiye dışında olan birçok vatandaşımızın katıldığı bir çalışma oldu ve çok önemli sonuçlar çıktı ortaya. Mağdurlar ve yakınları ve olayı dışarıdan tahlil edenlerin çok ağır bir tabloyla karşı karşıya olduğunu gördük. Adeta Türkiye’de darbe sonrası ilan edilen OHAL’in tüm Türkiye’de insanlara yönelik son derece suçlayıcı itham edici ve yasal kriterleri suç ilan eden bir yaklaşımla yaklaştığını gördük.
Yüzbinlerce kişi işinden ihraç edildi. 135 bin kişi işinden ihraç edildi. 20 bin kişiye yakın kapatılan okul öğretmenlerinin şu anda çalışma izni yok ve kapatılan askeri liselerde ki öğrenciler hiçbir iş bulamıyorlar son derece mağdur haldeler.
Bir çok kişi tutuklandı ve bu tutuklama nedenlerinin çoğu yasal kriterlere haiz olmak suçuydu. Bunu suç olarak gösterenlerin işaret ettiği anlam buydu maalesef.Şimdi bu çalışma da biz Türkiye’den ve uluslararası katılım olduğunu söyledik her kesimden insan katıldı. Katılanların grafiklerine baktığımız zaman bu büyük topluluğun minimal bir göstergesi olduğunu görüyoruz. Doğru tespitler yapıldığını görüyoruz. Yüksek güvenilirliği olan bir çalışma. Tüm bilimsel sosyolojik istatiksel verilerle yapılmış ve ölçümlerle yapılmış ayrıntılı bir şekilde okunduğu zaman bunlar görünüyor ve çalışmaya baktığımız zaman insanlarımızın son derece büyük mağduriyetler yaşadığımızı görüyoruz.
Türkiye’de adeta bir cadı avının yapıldığını görüyoruz.
Orta çağda da bunun benzeri yapılmıştı. Suçlu ilan edilenler cadı ilan edilmişti, şeytan ilan edilmişti. Onları öldürmek adeta farzdı. O günün insanları için ve dini otorite veyahut da kamu otoritesi tarafından kamulaştırılan insanların yakalanması ve öldürülmesi gerekiyordu. Hatta onların öldürülmesi bitince başka suçlu aranmıştı ve o günkü inanışa göre o cadıların ruhlarının siyah kedilere geçtiği düşünülmüştü ve o kedilerde öldürülmüştü. Şu anda da insanlar suçlu ilan ediliyor, cadı ilan ediliyor ve adaletsiz hukuksuz bir şekilde cezaevinde bulunduruluyor. İşlerinden atılıyor ve sosyal ölüme maruz bırakılıyorlar. KHK ile ihraç edilenler terörist ilan ediliyor ve onların çocukları da terörist ilan ediliyor. Bu hadise nasıl oldu ? Bir keresinde Ege Denizinden geçmek isteyen kişiler denizde boğulunca bir bebek de boğulmuştu. Bebek Bursa Adli Tıp Kurumuna kaldırıldı oradan memleketleri olan Amasya’ya nakledilecekti. Bursa Büyükşehir Belediyesi bu bebek için cenaze aracı vermedi. KHK’lının çocuğunu suçlu olarak gördüler ve bebek için cenaze aracı verilmedi. Ortaçağ’da yaşanan vahşetin bir benzeri maalesef Türkiye’de de 2019 Türkiye’sinde yaşandı yaşanıyor.
Biz mağduriyetlere bakmak isteriz. Bakın nasıl insanlar OHAL içinde mağdur edilmişler.
KHK ile doğrudan soruşturmasız ihraç edilme grafiklerini açıklıyorum. Sorgusuz sualsiz doğrudan ihraç edilenler %86.6 kişi sorgusuz sualsiz ihraç edilmiş.
Kurumca açığa alınma ve soruşturma sonrası ihraç %30.5 olmuş.
KHK ile çalıştığı kurumun kapatılması sonucu %18 kişi işsiz kalmış.
Kurumsal Yönetim Kararıyla doğrudan ihraç edilme %17 idi.
Kurumca açığa alınma ve soruşturma sonrası göreve iade %6 ile olmuş.
Kurumca açığa alınma sonrası hala açıkta bekletilme %6.
KHK ile işlettiği ortağı olduğu kurumun kapatılması %5.
Harp Okulu öğrencisi iken okullarının kapatılması sonucu mağduriyet %5
Polis Okulu öğrencisi iken okullarının kapatılması sonucu mağduriyet %1.7
İdarece açığa alınmadan yapılan soruşturma sonrası göreve iade %0.7
KHK mağdurları hangi tür sıkıntılar yaşadı ?
175 sorudan bazılarını vereceğim tabiki hepsini vermek mümkün değil, önemli çarpıcı yönlerini vurgulamaya çalışacağız.
Yakınlarının beyanlarına göre KHK mağdurları %95.3 oranında ekonomik sıkıntılar yaşamış. Sorgusuz sualsiz ihraç edilen, hukuk devletine aykırı bir şekilde ihraç edilen %95.3’ü ekonomik sıkıntılar yaşamış,
%86.6’sı itibarsızlık ve dışlanma yaşamış ,
%84.6’sı psikolojik sorunlar yaşamış,
%83,1’i işsizlik,iş bulamama gibi sorunları yaşamış,
%78’i sosyal çevrelerinin dağılmasını yaşamış,
%69.4’ü sosyal güvencesizlik sorunları yaşamış,
%51.3 stres veya sıkıntılara dayanamayarak anne babalarının hastalanma sorununu yaşamış, biz bunu çalışmamızda çok gördük kişilerin kendisi veya yakınları KHK sonrası kansere yakalanma oranlarında artış olmuş, var olan hastalıklarında ilerleme olmuş ve olmayan hastalıklar ortaya çıkmış ve ölüm oranlarında maalesef artış olmuş.
%45.3 yeni sağlık sorunlarında veya eski hastalıkların nüksetmesi,
%41.6 ailenin bölünmesi ve dağılması,
%30’dan fazla aile içinde KHK ile ilgili maddi ve manevi sorunlar yaşanmış,
%6 aile’de boşanma olmuş,
Yani Ohal maalesef en başta aileyi vurmuş. Aile’de büyük sıkıntılar oluşmuş.
%14 Bebek ve çocuklarda sağlık sorunları başlaması ve ilerlemesi, bebek ve çocuklarda da sağlık sorunları olmuş,
%8 oranında stres veya sıkıntılara dayanamayan anne ve babaların vefat etme durumu var ve bu oran çok yüksek bir oran, çeşitli sıkıntılara dayanamayan anne ve babalar kalp krizi, intiharlar. Bunlar çok önemli rakamlar Türkiye gerçeği için son 2.5 yılı özetleyen çok çarpıcı rakamlar,
%6.1 Mağdurlar veya aile fertlerinden en az birisinin intihar girişiminde bulunulması,
%4.4 eşinin hamilelikte yaşadığı stresten dolayı bebek düşürülmesi ,
%2.2 oranında engelli yakınlarının yardımlarının kesilmesi yardım verilmemesi,
%3 KHK ile ihraç edilenlerin engelli olanları, kamu sektörü dışında çalışma imkanı bulunmayan kişilerdi. 5000 engelli insanımız ihraç edilmiş ve çaresiz bırakılmış bunla çok önemli sayılar. Ardından engelli yakınlarının yardımları da kesildi. Sosyal Yardımlaşma Kurumlarından hergün inanılmaz hadiseler duymaktayız. Yardımların kesilmesi. Zor durumda kalan KHK’lıların sosyal yardımlaşma taleplerinin geri çevirilmesi, yeşil kart isteklerinin yerine getirilmemesi gibi inanılmaz örnekler görüyoruz. Biraz evvel bahsettiğimiz cadılaştırmanın ne olduğunu burada görüyoruz. Orta çağ’da cadılar yakılırken inilti ve feryad sesleri yükseltildi. Bu seslere aldırılmaması bunların şeytanın sesi olduğu söylenirdi, insanların acımaması sağlanırdı.
Bugünde KHK’lılara yönelik böylesi acımasızlık var. Yükselttikleri feryadın da acınmaması yönünde bir telkin var maalesef.
%1.2 oranında doğrudan mağdurun veya aile fertlerinin intihar ederek ölümü olmuş maalesef. İntihar ve ölüm gerçekleşmiş bu da çok önemli bir rakam bizim tespit ettiğimiz 60 intihar var. Medyaya yansıyan bu. Tespit edemediklerimiz de var tabi. 160000 mağdur olduğu düşünülecek olursa oldukça yüksek bir sayı olduğu tahmin ediliyor.
%1 çocukların devlet koruması altına alınmıştır. Anne baba tutukluluklar sonrasında çocuklar ortada kaldı. Çoğunlukla bugünlerde bu yaşanıyor anne baba tutukluluklar yaşanıyor. 3-4 çocuğu olan aileler çok zor durumda kalıyor. Çocuklar ortada kalıyor. Yaşlı anane ve babaanneler bakmak zorunda kalıyor, veyahut onlar da yoksa çocuklar çocuk esirgeme kurumlarına veriliyor ve nesilleri tehdit eden bir büyük felaket ortaya çıkıyor.
%0.2 oranında koruyucu aile oldukları, evlat edindikleri çocukların ellerinden alınması yaşanmış. Bir aile düşünün hayırlı bir iş yapayım kimsesiz çocuğa sahip çıkayım demiş ve kimsesizler yurdundan çocuk almış evlat edinmiş, KHK ile ihraç edildiği için devlet yılllarca bu çocuklara annelik babalık yapanların elinden bu çocuğu almış. Hem anne baba hem de çocuk psikolojik sorunlar yaşamış. Artık kendi öz evladı gibi onu bilen kendi anne babası gibi onu bilen çocuklar adeta kopartılarak yakınlarından alınmışlar. Son derece vahim hadiseler görüyoruz.
Yüzbinlerce kişinin ihraç edilmesiyle son derece önemli ekonomik sıkıntılar ortaya çıktı.
Psikolojik sorunlar çok yoğun gerçekten ekonomik sorunlar olarak toplumun % 50’sinin şuanda KHK’ların işsiz olduğunu görüyoruz. %14’ün gündelik işler yaptığını görüyoruz. Ancak % 20’lik bir kesim kendi işini kurmuş, sigortalı olarak çalışabiliyor. Diğer arada kalan kişiler gündelik, sigortasız işlerde çalışabiliyor. Oldukça büyük maddi sıkıntılar yaşıyorlar. KHK’lıların ortalama geliri 3500TL iken 800TL’nin altına düşmüş, çok büyük bir maddi yıkım yaşamış insanlar, büyük bir felaket yaşamış toplumun bir kesimi. Yüzbinlerce insan büyük bir felakat yaşamış, maddi olarak gelirlerinde sert bir düşüş yaşanmış. Manevi olarak da çok büyük sorunlar yaşıyorlar. %86’sı psikolojik sorunlar yaşıyorlar ve antidepresif ilaçlar kullanıyorlar. Stres eşikleri düştüğü için oldukça tahammülsüzler ve toplumda kendilerini dışlıyor. Bu dışlama;
Kişilerin aile ilişkileri bozulmuş %31 oranında aile içi bozulma var. %6 oranında boşanma var. %27 kişinin anne ve babayla ilişkilerinde bozulma yaşanmış.%37’sinin kardeşleriyle ilişkilerinde bozulmalar yaşanmış. %75’inin komşularıyla ilişkileri bozulmuş. Komşular dışlamış ve ilişkiler bozulmuş. % 90’ı da yakın arkadaşlarıyla ilişkileri bozulmuş. Görüldüğü gibi toplumda büyük bir yıkım yaşanmış KHK’lılara. Moralmen perişan edilmiş durumdalar. Yeni sağlık sorunları yoğun bir şekilde yaşanıyor. KHK’lılar ihraçtan sonra işlerine iade anlamında çok yavaş bir süreç yaşadılar ve büyük bir bunalım stres yaşadılar. KHK’lıların %50sinin adeta bir tehçir yaşadığını görüyoruz. Yaptığımız çalışmada grafiklerde de mevcut. KHK ile ihraç edilenlerin yarısı evini terkedip yakınlarının yanına sığınmış ya da başka yere gitmişler. Mağdurların%50’si tehcir hadisesi yaşatılmış. Zorla yerinden yurdundan edilme hadisesi yaşanmış ve ardından insanlar hukuksuz adaletsiz bir şekilde sorgulamalara tabi tutulmuş. % 90’a yakın evlerine baskın yapılmış. %84 oranında evlere baskın yapılarak gözaltına alınmış. Gerek gözaltı merkezleri gerek mahkemelerde gerekse cezaevlerinde kötü muamaleye uğramışlar ama çok ilginç bir şekilde oldukça büyük mağduriyet yaşanan insanlar ancak % 6 oranında adalete müraacaat isteğinde bulunmuşlar.Adaletten hukuktan o denli ümidini kesmiş ancak mağdurların %6 si adalete başvurmayı içinden geçirmiş. Mahkemelerde kendisini hakimliğin normal davranıdığını belirtenlerin oranı %7. % 8 oranında kişi avukatıyla konuşurken gözaltında ya da cezaevinde avukatıyla konuşurken beni bir başkası dinlemiyordu demiştir. % 92’si avukatıyla konuşurken bir başka kişinin kendisini dinlediklerini söylemiş. % 9.5 kişi cezaevinde kötü muamele görmediğini söylemiş yani %91 oranlarında insanlar cezaevlerinde kötü muamele gördüklerini söylemişler.
Yine mağdurlar gözaltındayken kötü muamele ve işkence görüldü diye sorulmuş. %93.8 psikolojik baskı ve şiddet görülmüş.
Grafikler çok önemli 52000 veri çıkmış. Bazılarını seçerek size söylüyorum. %88.6 yakınlarıyla görüştürmeme, %66 çok kalabalık koğuşlarda odalarda tutulma yaşamış. %63.3 tuvalet ve banyo kısıtlamaları yaşamış. 10 kişilik koğuş 30 kişinin kalacağı hale getirilirse tuvalet ve banyoda ne kadar büyük sıkıntılar yaşayacaksınız. Her evrede gözaltı emniyet yargılama ve cezaevi evrelerinde yoğun bir şiddet ve psikolojik şiddet görme şikayeti var. Çok kalabalık koğuşlarda ve odalarda tutma şikayetleri var. Şuan da Türkiye cezaevlerinde 211000 kapasite var ancak 270000’e yakın kişi tutuklu ve hükümlü olarak cezaevlerinde ve cezaevlerinde kapasitenin çok üstünde insanlar bulunduruluyor. %61.3 oranında insanlar havalandırmaya çıkarmama şikayeti var. %56.4 gözaltında iken sözlü şiddet, küfür, hakaret, aşağılama gördüğünü söylüyor. %51 ‘de gün ışığı görememe göstermeme şikayeti var. %50.1’i kitap okumanın bulundurmanın yasaklandırılmasını söylüyor.
Kürtçe kitap %4 oranında cezaevlerine alınabilmiş.
Yapılan araştırma sonucunda da %4 oranında Kürtçe kitapların cezaevlerine girdiğini görüyoruz. Koğuş ve oda ışıklarının 24 saat açık tutulması düşünün biz insanız 8 saat uyku uyuruz genelde. Fakat koğuşlarda 24 saat ışıklar yanıyor ve insanlar uyku uyuyamıyorlar, bu da bir işkence metodu aslında. İnanılmaz bir şey insanların yıpratılması anlamında bir çabayı gösteriyor. %40 oranında kişi şunu demiş: Dini ibadet, dini kitap okumak gibi özgürlüklerimiz elimizden alındı demiş. %38 kişi sürekli tutuklama, hapis tehdidi, eş ve çocuklar sahipsiz kimsesiz kalacak şekilde kolluk kuvvetleri ve yargı mensupları tarafından tehditlere maruz kaldıklarını söylemişler. Eşin, çocukların sahipsiz kalır konuş denerek böyle bir muameleye maruz kalmış. %24.6 sı uykusuz bırakıldığını söylemiş. %22.1’i aç ve susuz bırakılmış. %16.6 ‘sı kullandığı ilaçların verilmemesi veya düzenli şekilde alınmanın engellenmesiyle karşılaşmış. %7.4’ü tecrit de tutulmuş. Aylarca tek kişilik hücrelerde tutuluyor. Bir çok insan şuanda bu durumda. Buna tek kişilik oda diyorlar ama düşünün 24 saat hiçbir canlıyı görmeksizin bir odada tutuluyorsunuz. Bu insanlık dışı bir durum kabul edilebilecek bir şey değil. %5.8’i fiziksel şiddet, kabadayak, darp gördüğünü söylemiş. %3.1’i cinsel şiddet. Sözlü veya fiziksel taciz gördüğünü söylemiş. %0.7 yaralama yaşadığını söylemiş. Bunlarda önemli şikayetler. Bakın grafiklerde de görüldüğü gibi kendilerine kötü muamelede bulunanlar hakkında herhangi bir şikayet ve suç duyurusunda bulundular mı diye sorulmuş ? % 54.2’si demiş ki şikayeti bulunacağım fakat ülkeye hukukun döneceği zamanı bekliyor. %39’u bir sonuç alamayacağını bildiği için şikayette bulunmadı ve bulunmayı da düşünmüyor. %6.6’sı bulundu ama hiçbir sonuca ulaşamadı. %0.2 ‘si adalet tecelli etti ve cezasını aldı. Size vahim bir OHAL tablosu arkdaşlar.
Vatandaş adaletten, hukuktan ümidini kesmiş. Devlet de zaten böyle bir şey dağıtmıyor.
Tablo çok açık ve net bir şekilde ortada. Bu tablo sonunda ne oldu? İnsanlarımız mağdurlar ülkeden uzaklaşmak istiyor. Biz mağdurlara sorduğumuzda %83.9’u bu ülkeden gitmek istediğini söylüyor. Çok yüksek rakamlar bunlar ki mağdurların %98.7’si üniversite mezunu veyahut doktorasını yapmış insanlar. Bakın bu yüzbinlerce kişiden bahsediyoruz. Üniversite bitiren kişilerin Türkiye ortalaması %17’dir. Cezaevlerindeki son 2.5 yılda ki tablo da durum budur. Gözaltına alınıp, tutuklananların oranı.Yine %99.5’u herhangi bir davası, soruşturması olmayan. Bir trafik cezası bile olmayan bu kişiler sorgusuz sualsiz ihraç edilmişler.
İhraç edilenlerin %66.3’ü hakkında halen savcılığa bir delil bulup da iddianame hazırlamamışlar.
Çok ilginç sorgusuz sualsiz ihraç edildi, bu arkadaşların çoğu işte kurum kanaati, onun bunun fişlemesi veyahut da yasal kriterlere haiz bir takım şeyleri kullanmak. Sendika üyesi olmak, bankaya para yatırmak, biz bu suça ortak olmayacağız bildirisini imzalamak veyahut da muhalif görüşleriyle biliniyor. Bu kişilerin %66.3’ü hakkında halen bir soruşturma başlatılamamış çünkü savcılar herhangi bir delil bulamıyorlar. Soruşturma başlatılanların çoğunda mağdur edilmiş ancak %13’ü beraat etmiş. %40’a yakınının davası sürüyor, diğerleri ceza almış. Şimdi bu ohal tablosunun çok vahim sonuçlar verdiğini görüyoruz gerçekten. İnsanlara gözaltına alınırken, çok önemli bir psikolojik şiddetle karşı karşıya kaldıklarını. Yargı önüne çıktıklarında çok önemli psikolojik baskılar altında kaldıklarını görüyoruz. 30 güne kadar uzatılan gözaltı süreleri oldu OHAL’de. Bakın şu anda düşürüldü belki ama uzun bir müddet 30 güne yakın insanlar gözaltında tutuldu. Günlerce hiçbir şey yapılmadan tutuldu ve çok kötü muameleler gördüler. Gözaltı merkezlerinden cezaevlerine giden insanlar cezaevleri de olumsuz çok kalabalık olmasına rağmen adeta cehennemden çıkıp cennete gittiklerini söylüyorlar. Çünkü gözaltı merkezlerinde inanılmaz zorluklar yaşadıklarını söylüyorlar. Cezaevleri gerçeği de son derece vahim cezaevlerinde ancak % 5 kişi aşırı sıcaklardan mağdur olmadığını söylemiş. Ancak %11 kişi su ihtiyaçlarının düzenli karşılandığını söylemiş. Yine yüksek bir sayıda cezaevlerinde soğuğa karşı tedbir alınmadıklarını ve üşüdüklerini söylemişler. Ortam zaten anlatıla anlatıla bitirilmez son derece vahim bir ortam yargılamada uzun süreli iddianamelerin hazırlanmaması ve uzun süreli tutuklularla devam etmiş. 17-18-20-25 aya kadar iddianamesi hazırlanmadan cezaevlerinde tutulan insanlar var. İddianamesi hazırlandıktan sonra 2.5 3 yıl sonrasında ancak hakimin karşısına ilk defa çıkan insanlar var. Bizim tespitlerimize göre %13 kişi için halen iddianame hazırlanmamış ve tutuklu durumda bu kişiler. %13 bu çok yüksek bir sayı. İnsanlar intihar düşünceleri ile yaşamışlar.
Geçen yıl yapılan OHAL’in birinci yılı yapılan bir araştırmada %16 oranında aklından insanların intihar düşünceleri geçtiği tespit edilmişti.
Şimdi de bu çalışmada mağdurların %14 ‘ün aklında intihar düşünceleri geçiyor. Bunlar çok yüksek sayılar gerçekten ve bir kısmı da intihar etmiş. İnsanları çaresiz maddi ve manevi bir köşeye sıkıştırırsanız maalesef son çare olarak intihar seçeneğine sarılabiliyorlar. Bu da bir insanın bir insana yapabileceği en büyük kötülüklerden birisi olarak tarihe geçiyor. Başka da bahsettik bütün bu tablo Türkiye’de suçlu ilan edilen bir grup insanın KHK ile ihraç edildiğini daha doğrusu iktidarın kendisinden olmayan herkesi kamu yaşamından ve hayattan dışladığını gösteriyor. Bir cadı avı başlatıldığını insanların terörist ilan edildiğini, bebeklerinin dahi terörist ilan edildiğini. Maddi ve manevi her türlü vatandaşlık haklarından ihraç edildiğini. Adeta vatandaşlıktan ihraç edildiğini gösteriyor. Çünkü kamu sektöründen atılan insanlar, özelde de çalışma izni bulamıyor. Öğretmenler, hukukçular, bir çok mühendislik alanında özelde çalışma izni de maalesef bulunmuyor. İnsanlar açlığa mahkum edilmiş durumda. Yurtdışına çıkalım dedikleri zaman pasaportları da iptal edilmiş durumda.
Kocaman bir Türkiye hapishanesinde perişan bir durumda yüzbinlerce insan var.
Bu yüzbinlerce mağdurun çevreleriyle birlikte 1.500.000 kişiyi etkilediğini düşünüyoruz, çalışma öyle söylüyor ama çalışmanın tespit ettiği en önemli bulguya geliyorum. Bu bulgu da birinci yılda ki çalışmanın ikinci yılında mağduriyetlerin sadece KHK’lılarla sınırlı kalmadığını artık toplumsal boyut kazandığını gösteriyor. Yani artık %83.9 oranında insanlarımız, mağdurlar yurtdışına gitmek istiyor. Ekonomik,sosyal,siyasal,bilimsel anlamda ohal’in maliyeti topluma yansımış durumda. Ohal’in ikinci yılında ben KHK’lı değililim banane KHK’lının sorunlarından kimse diyemeyecek çünkü Ohal yüzünden KHK’lının bu özgürlüğü kısıtlayıcı yönteminden dolayı OHAL’in zararları ve maliyeti topluma yansımış durumda. Ekonomik kriz ortaya çıkmış durumda bunu biliyorsunuz en çok ekonomik krizi konuşuyoruz.
İktidar ekonomik krizi yenebilmek için sebze meyve fiyatlarını tanzim satış mağazaları açıyor. Pazarcıları suçlu ilan ediyor, soğan depolarına baskınlar yapıyor. İnanılmaz işler yapıyor trajikomik şeyler yapıyor aslında bir büyük ekonomik krizle karşı karşıyayız. Enflasyon % 20leri aşmış durumda tüm sektörler durmuş durumda. İnşaat sektörü durmuş durumda büyük bir kriz yaşanıyor aslında herkes boş boş oturuyor. İşsizlik artıyor %30’lara kadar çıkan işsizlik oranları var bazı illlerde. Genel olarak baktığınızda %10 gibi işsizlilk oranaı var ama bilhassa Güneydoğu illerimizde %30’lara varan işssizlik var. Gencecik insanlarımız hiçbir iş yapmadan kahvelerde vakit geçirmekteler. Bu ekonomik kriz neden oluştu özgürlüklerin olmadığı bir yerde kalkınmada olmaz,refah da olmaz, girişimde olmaz istihdam da olmaz değerli arkadaşlar üretim de olmaz. Bundan dolayı kriz çıkar ortaya. Ohal’in 2. Yılında bilimsel endekslerle çıkan bir sonuç var %30 oranında bilimsel üretimde azalma olmuş Türkiye’de ve bilim insanları yurtdışına gitmek istiyor. Büyük bir beyin göçü var şuanda kimse yurtiçinde kalmak istemiyor. Kime sorsak zaten araştırmaya bile gerek kalmaksızın bugünlerde sokakta kime sorsak artık ben bu ülkeden gitmek istiyorum. Her açıdan baskıların olduğu bu ülkede duramam yönünde çok kişi şikayette bulunuyor ve demek ki ekonomik anlamda ohal büyük bir kriz oluşturmuş. Siyasal anlamda siyaset tıkanmış. Yargı, Yürütme ve Yasama tek kişinin elinde toplanmış ve siyaset tıkanmış durumda alternatif üretemiyor ve kişilere bakıyor siyaset. Yine bilim anlamında çok önemli gerilemeler yaşanmış, Tıp alanında çok önemli gerilemeler yaşanmış, mühendislik anlamında çok önemli gerilemeler yaşanmış neden? Çünkü tespitlerimize göre en az 6000 akademisyen ihraç edildi. Bu dehşet veren bir sayıdır.
Türkiye’de ki proflar.doçentler,öğretim üyeleri işlerinden ihraç edildi. Siyasal düşüncelerinden dolayı ihraç edildi. Barış akademisyenleri vardı içinde ve diğer akademisyenler bu Türkiye için çok büyük bir kayıp olarak bizlere geri döndü arkadaşlar.
Böyle hani siyasi bir takım niyetlerle kaygılarla bilim insanlarına hayatın dışına atma isteği maalesef kötü sonuçlanacaktı ve maalesef kötü sonuçlandı. Türkiye bunun sonuçlarını çok ağır bir şekilde ödüyor. Bilimsel üretimde %30 oranında bir azalma söz konusu. Araştırmayı bir milletvekili olarak incelediğimiz zaman ohal’in ikinci yılında ohal uygulamalarının milletimize büyük bir zarar verdiğini tespit etmiş bulunmaktayız ve ohal bitti diyeceksiniz belki temmuz ayında ohal bitmişti ancak üç yıllık bir başka şekilde ismi gitti cismi kalarak devam ettiriliyor şuan biliyorsunuz. Tüm özgürlükler kısıtlandırılmış durumda muhalif tek bir düşünceniz hemen cezalandırılıyor, KPSS sınavlarıyla ilgili değinmiştik dün itibariyle, en ufak bir muhalif duruşunuz iktidarın beğenmediği bir hal varsa Kpss de derece bile yapsanız mülakatlarda düşük puan alıp eleniyorsunuz ve hayat dışına iletiliyorsunuz. Onca yıl aldığınız eğitim boşa gidiyor ve meslek sahibi olamıyorsunuz ve atanamıyorsunuz hiçbir şekilde. Eğer kürtseniz, eğer alevi iseniz eğer muhalif bir dindarsanız eğer khk’lı bir yakınıysanız şu ohal ortamında işsiz bırakılıyorsunuz ve açlığa mahkum ediliyorsunuz. Atansanız bile ardından güvenlik soruşturması çıkıyor sizi ikinci defa bi gözden geçiriyorlar, yine beğenmedikleri bir husus varsa inanılmaz abuksubuk ipe sapa gelmez gerekçelerle atamanız da iptal ediliyor ve atamanız yapıldığı halde bakanlık bunu iptal ediyor. İdari mahkemelerine gidiyorsunuz oralarda da nadir belki olumlu sonuçlar çıkıyor ama en sonunda bölge idari mahkemeleri yargının siyasallaşması sonucunda bir takım siyasi düşüncesi hakim olan galip getirilmiş hakimler eliyle bu atamalar iptal ediliyor. Bütün bunları geçip bakanlığın önüne gelseniz bile bakanlık sizi tekrar mülakata tabi tutuyor ve hakkınızı mahkeme yoluyla alsanız bile sizin atamanızı yine yapmıyor yine bir mülakata tabi tutuyor ve istediklerini yapmış oluyorlar. Bu inanılmaz bir şey. Meselenin iki yıllık bir süreç içinde bitmediğini gösteriyor ve yıllara yayıldığını gösteriyor iki yıl içinde ohal belki bitti ama şuanda üç yıl daha ismi gitmiş cismi kalmış gibi devam ettiriliyor. Biz bu yapılan araştırmada ohalin Türkiye’ye çok ağır maliyetleri olduğunu gördük.
Bir Milletvekili olarak OHAL i ve KHKları şiddetle kınıyorum.
Türkiyeye zarar verdikleri apaçık ortada. Hamile,hasta,bebek,çocuk demeden insanlar cezalandırılmış durumda yasalar çiğnenerek hukukun apaçık kriterleri ayaklar altına alarak hamileler cezaevlerinde tutuldu ohal döneminde. Emziren anneler cezaevinde tutuldu ohal döneminde hastalar ağır hastalar cezaevlerinde tutuldu işkenceye döndü bununla ilgili gerçekten çok vahim hadiseleri gördük biz. Hamile kadınlar 5275 sayılı yasaya rağmen cezaevlerinde tutuldular. Doğum sancıları geldiği zaman yine cezaevlerindeler. Hastaneye götürülüp doğum yapıldıktan sonra tekrar cezaevlerine getirildiler ve hastanedeyken yanlarına refakatçi alınması bile kabul edilmedi % 96.4 oranında yanlarına refakatçi alınmadığını beyan etmiş hamile hanımlar.
Çok üzücü rakamlar bunlar. Kin ve intikam hisleriyle hareket eden yönetim anlayışı olduğunu gösteriyor.
Hamile bir hanımın refakatçisinin alınmamasını istemek kadar zalimce bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar. Veyahut yeni doğum yapmış lohusa bir kadının tekrar cezaevine göndermek kadar zalimce bir tutum olabilir mi ? Çünkü bunlar hem yasalarda yasaktır hem dinen hem de insaniyet açısından kabul edilemeyecek durumlardır. Yasada hamilelik döneminde ve 6 aya kadar emziren annelerin cezaevlerinde tutulamayacağını söylüyor . Çok açık ve net bir şekilde söylüyor ancak yasalar çiğneniyor. Biz bunlarla ilgili savcı ve hakimleri HSK ‘ya 7 8 aydır şikayet ettik HSK bu konuyla ilgili adım bile atmıyor . İnanılmaz bir devlet anlayışı olmuş durumda yöneticiler ben yaptım oldu diyor ve yargı, yasama, yürütme tek bir siyasi erkin egemenliği altında herkes o erke güveniyor ve istediği yönde hareket ediyor. Kişiler hakkında çok keyfi tutuklama kararları alınıyor ve hakimler bu tutuklama kararını almazsa kendisinin tutuklanacağını apaçık bir şekilde söylüyor bir çok yerde bu ifadeler var maalesef. Bunun gibi çok çarpıcı vahim iddiaların olduğu bir rapor. Gerçekten araştırmacıların sosyologların, sosyal psikologların, psikiyatristlerin, iktisatçıların, hukukçuların çok ayrıntılı bir şekilde araştırılması gereken bir rapor olduğunu düşünüyorum. Ben bir siyasetçi gözüyle bu raporu araştırdığım zaman iki yıllık OHAL uygulamalarının topluma çok çok bir zarar verdiğini düşünüyorum.
Milletin vekili olarak bu OHAL uygulamalarının bir an evvel bitmesi gerektiğini söylüyorum.
Değerli arkadaşlar özet olarak söyleyeceklerim bunlar. Tabi rapor son derece geniş son derece önemli tüm kamuoyunun dikkatine sunuyorum, Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu adresinden yayınlanıyor bu rapor 993 sayfa. Tüm verileriyle ohal’i incelemiş a dan z ye gerçekten ortaya çıkan tablo son derece vahim her bilim disiplininin ele alıp incelemesi ve yorumlaması eleştirmesi gereken bi hal o hal. Bir an evvel ülkemizdeki ohal uygulamarının bitmesi gerektiğini söylüyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Raporun tamamına ulaşmak için: