İnsan Hakları Savunucusu Prof. Dr. Haluk Savaş, Mısır ve Arap Dünyasının En Popüler Gazetesi 7. Gün’e Geniş Röportaj Verdi: “İnsanlar Yeniden Değişimin Mümkün Olduğunu Gördü”

Paylaş

İnsan Hakları Savunucusu ve Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Haluk Savaş, Mısır’ın ve Arap dünyasının saygın gazetesi 7. Gün’e (youm7) geniş ve çarpıcı bir röportaj verdi.

Röportaj, Twitter’da yaklaşık 9 milyon takipçisi olan Mısır’ın ve Arap Dünyasının en çok okunan gazetesi Youm7’de Kraliçe Elizabeth haberinin üst kısmında yer aldı

Röportajda gündeme dair pek çok konuya değinen Savaş, insanların yeniden değişimin mümkün olduğunu gördüğünü söyleyerek çeşitli açıklamalarda bulundu. Biz de sizler için bu değerli röportajı Türkçeye çevirdik. İşte çarpıcı röportajdan bazı bölümler,

Prof. Dr. Haluk SAVAŞ

Darbe girişiminden sonra Türk hükümetinin siz ve diğer on binlerce insanı işlerinizden kovduğunu biliyorum, nedenlerini açıklayabilir misiniz?

İddiaya göre Türkiye’de özellikle Fethullah Gülen Sosyal/dini hareketiyle yakında bulunan kişiler, 15 Temmuzdan sonra büyük parçalar halinde 130 bin – 150 bin arasında bulunduğu söylenen şekilde devlet görevinden atıldılar. Ayrıca Gülen’e bağlı olarak çalışan okullar üniversiteler, liseler, ortaokullar, ilkokullar anaokulları gibi okullarda çalışan 100 bin kadar daha öğretmen ve diğer çalışanlar da işlerinden ayrıca oldular. Yani esasen AKP hükümeti Gülen hareketini kendisine rakip olarak belirledi ve Gülen hareketi içerisinde olan kişileri hükümet karşıtı olarak niteledi ve olmadık gerekçelerle bir terör örgütünün parçası oldukları iddiası ile devlet görevinden uzaklaştırdı. Söz gelimi 15 Temmuz gecesi yaklaşık 3 bin savcı ve hakimi anında görevden uzaklaştırdı. Daha olayın ne olduğu bile anlaşılmadan önceden yapılmış fişlemeler neticesinde yüz binlerce insan devlet görevinden atıldılar. Bunlar arasında özellikle askerler, hakim ve savcılar ve polislerin esas hedef grubu olduğu anlaşılıyor. Bununla birlikte 8 bin civarında öğretim üyesi de devlet görevinden atıldı. Bu atılmaya neden olan şey esasen hükümet muhalifi olmaktı. Nitekim bu çerçevede belli sol gruplar da ve Kürt milliyetçisi gruplar da tasfiye edildi yani yaklaşık 140-145 bin kişi Gülen Cemaatine yakın insan ve yaklaşık 5-10 bin civarında da sol ve Kürt hareketine mensup insan devletten uzaklaştırılmış oldu.

2016 olaylarından bu yana siz ve arkadaşlarınız ne kadar acı çektiniz, neler yaşadınız?

Öncelikle bir çoğu, Gülen cemaatine yakın olanların bir çoğu, yasal işlem gördü sadece üniversiteden veya resmi görevlerinden atılmakla kalmadı. Gülen’e yakın bankada hesapları olduğu için, Gülen’e yakın okullarda çocukları öğrenci olduğu için, Gülen’e yakın sendikalara üye oldukları için gibi gerekçelerle terör örgütü üyesi olarak yargılandılar yani o saate kadar yasal kabul edilmiş tüm faaliyetler illegal hale getirildi ve buralarla irtibatlı olanlar terör örgütü üyesi olarak yargılanmaya başladı. Çok azı da terör örgütü üyesi olmadığı halde, terör örgütüne yardım etmekten dolayı yargılandı. Öyle ki Afrika’daki fakir ülkelere su kuyusu açılması faaliyeti için dahi 5 TL bağışta bulunmuş kişiler terör örgütüne yardımdan yargılandılar. Önemli bir kısmı bu yargılanmalardan beraat etmiş olmakla birlikte, çok önemli bir kısmı halen uzun tutukluluk süreleri nedeniyle mahkemeler sonuçlanmadığından 3,5 yıldır hapishanelerde yatmak zorunda kalıyorlar. Birçok zengin Gülen taraftarının iş yerleri ellerinden alındı, el konuldu, insanlar bizzat mallarını alıp satamaz hale geldiler. Ardı sıra gelen basınç nedeniyle insanlar yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Yani Almanya’ya, Avrupa ülkelerine Yunanistan üzerinden çıkmaya çalışırken nehirlerde, denizlerde boğuldular, başlarına gelmedik kalmadı. Toplum bu kişileri, özellikle AKP ye yakın toplum, bu kişileri etiketledi, dışladı ve aşağıladı. Ayrıca hükümet bu dışlama faaliyetini teşvik etti. Öyle ki yer yer bu insanlar, gerekirse sokaklarda bunlardan öç alınacak, halkımız bunlarla hesaplaşmayı bilir gibi, toplu tehditlere maruz kaldılar, hapishanelere düştüklerinde hastalıklarıyla ilgilenilmedi. Ben de hapishaneye girdim iki ay kadar kaldım. Orada safra yolu ve pankreas kanseri olduğum halde neredeyse ameliyat ettirilmeyecektim. Hatta üniversite hastanesinden hapishaneye geri gönderildim, bu dünyanın en ağır kanser türü olduğu halde adeta ölmem için çaba sarf edildi. Bu sadece benimle alakalı değil, bu tüm Gülen taraftarlarına reva görülen muameleydi. Aynı şekilde soldan gelen ve Kürt hareketinden gelen ihraç edilmiş olan insanlara da aynı kötü muameleler reva görüldü. Bununla birlikte, onlar hakkında banka gibi, cemaat okulu gibi bir delil olmadığı için halen çoğu, çok ağır muamelelere maruz kalamıyor haklarında yasal tatbikat yapılmış değil bir mahkemeye bile çıkmış değiller ama özellikle Gülen taraftarları çok ağır, kötü muamelelere uğradılar ve toplum tarafından dışlandılar.  Çoğu zaman kendi aileleri tarafından da, anneleri babaları kardeşleri ve yakınları tarafından da hain olarak devlete karşı, hainlik yapmış insanlar olarak, kötü muamele gördüler ve görmeye devam ediyorlar.

Türk hükümetinin muhaliflere  karşı izlediği politikayı nasıl görüyor,  yorumluyorsunuz?

Türk hükümeti bütün muhaliflere karşı çok ağır ve kötü muamele uyguladı. Bu sadece dindarlar ve Gülen taraftarları ile ilgili değil daha öncesinde de doğu illerinde Kürt şehirlerinde de adeta soykırıma varan uygulamalar yapıldı, mahalleler yakıldı yıkıldı, bombalar patlatıldı. Değişik kötü uygulamalar yapıldı. Tamamı, esasen AKP’nin muhalifleri ne kadar düşmanca gördüğünün en önemli kanıtlarıydı.

Türkiye’deki İnsan Hakları İhlalleri Hakkında ne Düşünüyorsunuz?

İnsan hakları ihlalleri açısından da Türkiye son 4-5 yılda çok ağır ve kötü bir imtihan verdi. Özellikle darbe sonrasında; ellerinden işleri alınan insan gruplarına karşı değil, sadece onları işsiz bırakma değil, çocuklarını da çeşitli haklardan mahrum etme ve devlet görevini kazandıkları halde bile güvenlik soruşturmaları ile bu görevleri onlara vermeme mesela.  Doktor olduysa doktorluk yaptırmama gibi veya öğretmenlik görevinden atıldıysa bir daha hiçbir biçimde öğretmenlik yapamayacak şekilde o kişilerin meslekleri ellerinden alındı. Benzer  bir uygulamayı doktorlar için de yapmak istediler; fakat hükümetin kendine yakın gruplara ait hastanelerdeki doktor açığı nedeniyle bunu yapmaktan vazgeçtiler. Özellikle asker, polis, hâkim, savcı gibi meslek gruplarında çok şiddetli bir biçimde o kişileri baskı altına aldılar, çoğu hapishanelerde çürüdü ve çürüyor. İnsanların emeklilik hakları gasp edildi. Mesela ben, emeklilik hakkımı hak ettiğim halde emekli olmam 7-8 ay geciktirildi. Ve tam 16 adet dilekçe yazdığım halde hiçbirine gerçek ve doğru cevap verilmedi. Dolasıyla insan hakları alanında tam bir rezalet ve dibe vuruş yaşandı.  Türkiye Cumhuriyeti devleti böyle bir yapı değildi, artık gittikçe insan hakları alanında dünyanın en sonda gelen ülkelerinden olmaya başladı. İfade hürriyeti çok ciddi anlamda bozuldu, hapishaneler gazetecilerle dolu, yahut kendilerini ifade etmeye çalışan muhaliflerin hepsi, hapsi boyladı. Dolayısıyla insan hakları alanında Türkiye, sınıfta kaldı.

Türkiye’de Corona Virüsünün Yayılması Hakkında ve Sağlık Bakanlığının Krizi Yönetemediğine Dair Bir Dizi Rapor Var: Mevcut Durumun İmajını Açıklamanız Mümkün Mü?

Corono virüs Türkiye de 11 Mart civarında ilk defa sağlık bakanı tarafından kabul edildi ve Türkiye’de de olduğu açıklandı. Ardından bugünlerde 250-300 kadar ölümün olduğu ortaya çıktı. Yüz binlerce insanın hastalık tehdidi ile yaşadığı anlaşılıyor. Koskoca T.C. devletinde sadece günde 7-15 bin arasında test uygulanabiliyor. Eğer günde 8500 test yapıldığını farz edersek bu hızda gidildiğinde ancak 3 yıl sonra Türkiye’de taramaların tamamlanabileceği anlaşılıyor. Dolayısıyla hükümet, bu alanda da şeffaf davranmayarak doğru bilgileri açıklamayarak ve geciktirerek,  öncelikle ölen kişilerin şehirlerini de en başta açıklamayarak Türkiye’deki virüsün yayılmasına katkıda bulunduğu gibi en temel insan hakları olan haber alma hürriyetini de kısıtladılar ve tüm bunları da sanki Dünyada çok iyi önlem alan bir devlet edasıyla yaptılar.

Bu koşullar altında siyasi tutuklular ne olacak ve Erdoğan hükümetinin kendilerine yönelik uygulamalarıyla nasıl yüzleşiyorlar?

Şu anda hapishanelerde de ölümler başladı. İşte bu nedenle şimdi hapishaneleri boşaltmak için bazı çalışmalar yapılıyor. Bu arada çok ilginç bir durum var; tecavüz suçu işleyenler, çocukları-kadınları öldürenler, uyuşturucu satıcıları af kapsamına alınıyor; fakat Gülen taraftarları veya siyasi suçlular yahut Kürt hareketine mensupları veya sol hareketten gelen insanlar hapishanelerde çürümeye devam edilmek üzere plan yapılıyor. Şuanda bununla ilgili mecliste komisyon toplantıları sürüyor ve özellikle de AKP’nin önemli ortağı MHP’nin nasıl en kötü suçlara af sağlayıp koronodan, hapishaneden kurtarmak için çaba sarf ettiği görünüyor; fakat aynı haklar düşünürler, siyasetçiler, politikacılar, gazeteci ve diğer branşlardan fikir suçluları için verilmemeye çalışılıyor.

KHK TV GYY Prof. Dr. Haluk SAVAŞ

Seslerinizi Uluslararası Topluma ve İlgili İnsan Hakları Kuruluşlarına Ulaştırmak İçin Adalet Çağrısında Bulunmaya Çalıştınız Mı?

Haklarımızı, çektiğimiz çileleri dünyaya duyurmak için KHK TV isimli bir YouTube kanalı kurduk. Ben kurucusu ve genel yayın yönetmeniyim. Çeşitli mesleklerden bir kurulu var, yaklaşık 8 kişilik bir yürütme kurulu faaliyet gösteriyor ve yaklaşık 15 kadar muhabiri var. Bu TV kuruluşu YouTube üzerinden yayın yapıyor ve her türlü muhalifin sesini dünyaya duyurmaya çalışıyor. Bu TV aynı zamanda alt yazılı olarak İngilizce ve Almanca yayına da başladı. Şimdi Avrupa birliği ile de temas noktaları oluştu. Kendi sıkıntılarımızı onlara da aktarabiliyoruz. Fakat bu sınırlı düzeyde gidiyor. Bazı yabancı gazetecilere de durumu izah etme imkânı ortaya çıktı. Ben kendim bizzat kanser hastası olduğum için, hapishanede hastalandığım için sağlığımla ilgili de ciddi endişelerim olduğu için belli düzeyde ancak hareket edebiliyorum; fakat KHK Platformları denilen genişçe bir grup oluştu ve yaklaşık 1500-2000 kişi örgütlenmiş durumda. 25 ayrı şehirde KHK Platformları hizmet veriyor. Bunlar Erdoğan Rejimi mağdurların bir araya gelmesi, toparlanması ve organize olması için çalışıyor. Ayrıca TV’miz ile bu gruplar irtibatlı şimdi bir de web sitesi kurduk, KHK’lı Platformları Birliği diye Türkiye’deki olumsuz olayları orada yazıyor ve yayınlıyoruz. Henüz Türkçe yayınlıyoruz. Ancak TV’miz İngilizce ve Almanca alt yazılarla da duyuruyor. Yabancı kuruluşlarla da çok kısmi bir temas başladı. Bazı yabancı haber ajansları ve bazı yabancı gazetecilere de röportajlar veriyoruz. Mesela ben hapishaneden çıktığım halde, beraat ettiğim halde kanser hastası olarak tedavimi Avrupa’da sürdürmek istediğimde bana Erdoğan hükümeti pasaport vermek istemedi ama uluslararası kamuoyu, uluslararası televizyon kuruluşları olaya yer verince hükümet geri adım attı ve bana özel bir izin vermek zorunda kaldı. Ben de Almanya’ya gittim, tedavimi sürdürdüm. 3 defa Almanya’ya gidip gelerek tedavide ciddi bir mesafe kat ettik. Dolayısıyla artık yurt dışı ile şu ya da bu şekilde daha fazla temas etme imkânı oluştu. Erdoğan hükümeti corono virüsünden sonra şimdi hapishanelerde bir kısım iyileştirmelere gitmeye çalışıyor eğer burda da direnmez ve insanların haklarını iade ederse veya tahliye ederse bu basınç önemli oranda azalacak ama bu basıncı azaltmaya girişmese de artık Türkiye’de KHK’lılar dünya kamuoyunda seslerini duyuracakları bir noktaya doğru evriliyorlar. Söz gelimi Twitter kampanyaları düzenliyoruz. Hemen her akşam artık 500 bin ile 1 milyon arası tweet atılarak gelişmeler tüm dünyaya duyuruluyor. Bazen İngilizce başlıklar da belirlenebiliyor. Ama genel olarak Türkçe ve bu şekilde faaliyetler Türkiye’de mağdurları bir araya getiriyor. Sağcı, solcu, dindar ve ateist birçok muhalifler bir araya geliyor ve destekleşiyorlar. Bu nedenle Erdoğan rejimi kaybettiği prestiji de kendi dilinden açıkladı. Dediler ki resmi devlet kanallarıyla, televizyonlarıyla, radyolarıyla gazeteleriyle; “biz yeterince yetişemiyoruz.” Kendi destekçileri olan yandaş medyaya ait birkaç gazete ile iyi yürümediği için sahada etkili olmadığı için kapatmak zorunda kaldılar. Şimdi 1500-2000 kadar kişiye karşı Erdoğan hükümetinin bir operasyona girişeceğinden söz ediliyor. Buna yönelik bilgi toplandı özellikle sosyal medyanın aleyhinde faaliyetler yürütüleceği yönünde bilgiler geliyor.

Muhalifler Şimdi Bu Baskıcı Koşullarda Nasıl Yaşıyor?

Türkiye’de Erdoğan rejimi muhalifleri için hala şartlar çok ağır. Bununla birlikte gittikçe organize olmaları, yan yana gelmeleri, hükümetle mücadele etmede onlara yeni bir güç getiriyor.  Ve özellikle de muhaliflerin siyasi alandaki örgütlenmeleri ve öncelikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerdeki seçimleri almaları hem iktidar cephesinde ciddi bir moral ve motivasyon kaybına yol açtı hem de muhalifler ve ezilenlerin gittikçe daha fazla birbirlerine güvenmelerini sağladı. Söz gelimi, son birkaç günde ben Twitter hesabımda her gün 1000’e yakın takipçi artışı görüyorum. Bunu şuna yorumluyorum; insanlar yeniden değişimin mümkün olduğunu gördü ve cesaretle hareket ediyorlar ve muhalefeti daha açıktan yapar hale geliyorlar.

Türkiye, Erdoğan Yönetiminde Devam Ederse, Bundan Sonraki Politikaları Ne Olur?

Erdoğan bundan sonrasında iktidarda kalabilirse ve sertlik modelini çalıştırabilirse   daha fazla sertleşebilir; fakat ciddi anlamda güç kaybettiğini görüyor ve sertliğin nispeti sertliği bir miktar düşürüyor, bunu da görüyoruz. Eğer hükümette kalmaya devam ederse çok uzun olmayan bir gelecekte 1-2 yıl arasında iktidardan uzaklaşmak zorunda kalacağını eğer seçimler yapılabilirse Türkiye’de tıpkı 31 Mart seçimlerinde olduğu gibi belediyelerin ciddi anlamda el değiştirdiği gibi tüm Türkiye’de de iktidarın el değiştireceğini görüyorum. Artık muhalifler, hükümetten dayak yiye yiye dayak yememeyi de öğreniyorlar ve birbirleriyle daha fazla işbirliğine girerek bu ciddi basınçtan kurtulmanın yollarını araştırıyorlar. Erdoğan rejimi eğer sertleşmeye devam edecekse ciddi anlamda kayıplar yaşayacaktır, eğer sertleşemeyecekse artık bugünden itibaren de muhalifler iyi organize olduğu için çok uzun olmayan bir gelecekte iktidarı terk etmek zorunda kalacaktır. Erdoğan bir biçimde muhaliflerle anlaşma yolunu da bulmak zorunda kalacaktır. Her iki halde de, sertleşerek de, yumuşayarak da uzun vadede iktidarda kalamayacağını görüyorum. Bu röportajda sesimizi yükseltme sesimizi dünyaya duyurma konusunda bize destek olduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Eğer anlaşılmayan bir şey varsa yeni sorularla cevaplarla ilerleyebiliriz. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Bundan sonrasındaki temaslarda da yazılı veya sözlü olarak irtibat kurmamız mümkün olacaktır. Başarılar diliyorum.

, , , ,