Kapanmayan Defter

Paylaş

Haluk Savaş’a

iki parmağını açmış eli havada

fotoğraflarda bile sesi gür

zafer çığlıkları atıyor susarak

yüzünde yorgun sakalıyla

dökülmüş kemoterapiden

tarihi köprünün orada tarih yazıyor

ayaklarına döşenmiş patlayıcıları söküyor gözü kara

ama gözlerin her zaman aydınlıktır senin

manzaralar sana yakışmakta eksik kalır

ölürken kazanılmış savaşların piyadesi

özleyerek ve okşayarak mevzilenen

elinde silah yerine sadece kalem

ağıtların en gürünü

destanların başrolünü

                        hakkederek

orta asyanın orta çağında

yada anadoluda başka zamanda

batıda güneyde kuzeyde doğuda

                        neresi olursa olsun

kötülüğe söven

eskinin, yeninin kötülüğüne

geleceğin ve şimdinin kötülüğüne söven

herkim olursa olsun karşısında dimdik duruşun

ışıldayan yollarda evine gidiyorsun

komşuların seni bekliyor

selam söyle hepsine

öyle bir defter bıraktın ki ardında

sayısız sayfalı, yolundan parlak

geride kalanlar

henüz doğmamış olanlar

rengarenk insanlar seni yazıyorlar

                        defterin kapanmayacak

            ‘’sen savaştın isminden civan

            şahidiz ve görüyoruz

            senin kimseye zarar vermeden

            yaşatmak için marşa basıp

            buldozerle açtığın yolda

            dağ, deniz, ateş, gaz dinlemeden açtığın yolda

            özgürce koşup gardenyalar dikeceğiz

            arılar bal yapacak kovan kovan

seni tanıyan arılar

            burada çiçekler de seni tanıyor

            tertemiz olacak balın tadına bakan

            çizdiğinin planın ayrıntıları elimizde

            şehirler kuracağız

            güneşin batmayı unuttuğu şehirler

            yeni köprüler

            yeni bahçeler

            surları, kaleleri olmayıversin şehrin

            eminim sen olsan böyle isterdin

            maskesiz insanlar çoğalacak

            kucaklayan, bağıra çağıra türkü söyleyen

            kimlik sormadan sarılan

            pırıl pırıl parlayan insanlar çoğalacak

            tahta kulübeleri

                        kırık mızrapları

                                   katran ağaçlarını        

                                               maya bilip

            küçük dünyayı alıp evrenden taşıracağız

            sen emredildiğin gibi dosdoğrusun

            ardından serin şiirler dökeceğiz

            yeri yurdu dünyaya ait olmayan sonsuz şiirler

            sana söz ve selam olsun’’

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir