Değerli Basın Mensupları, Kıymetli Halkımız
Hepinizin bildiği üzere 15 Temmuz darbe girişiminin ardından beş gün sonra, 20 Temmuz 2016 yılında ülkemizde Olağanüstü hal (OHAL) ilan edildi. Yedi defa uzatılan OHAL uygulaması 18 Temmuz 2018 tarihinde resmi olarak sona erdirildi. Ancak birkaç gün önce kamuoyu ile paylaştığımız, üçüncü yılında OHAL’in toplumsal maliyetleri raporunda da açıkça görüldüğü üzere OHAL fiilen devam etmekte ve OHAL uygulamaları ile oluşturulan korku ve baskı ortamı adaletsizlikler için zemin sağlamaktadır.
OHAL uygulamalarının toplumsal bilançosuna baktığımız zaman zararın her geçen yıl katlanarak arttığını görmekteyiz. Siyasiler tarafından yönlendirilen hukuk mekanizması artık işlevini kaybetmiş durumda ve alınan kararlar adaletten çok uzaktadır. Bu belirsizlik iklimi üzerinden söylem geliştiren siyasiler de durumdan güç elde etmektedir. OHAL uygulamalarının toplum üzerindeki yıkıcı etkisinin son bulması için siyasi muhalefet ve toplumsal muhalefetten çözüm üretmesi beklenmektedir.
Dört yıl geçtiği halde OHAL ve KHK mağduriyetleri konusunda ortaya konmuş somut ve evrensel adalet ilkelerine uygun bir çözüm hala bulunmamıştır. Kamu görevinden ihraç edilen yaklaşık 200 bin insanın özelde de çalışması engellenerek bu insanlar adeta ekonomik soykırıma tabi tutulmuşlardır. Öyle ki iş bulamayan bu insanlara yardım etmek dahi terörle ilişkilendirilmek ve hapse atılmak için yeterli bir sebeptir. Öyle bir toplum düşünün ki zor durumdaki bir akrabasına, komşusuna ya da arkadaşına değil iş bulması yardım etmesi dahi engellenmiştir.
İşinden, özgürlüklerinden, itibarından ve sayısız haklarından mahrum edilmiş bu insanların yüzde doksanından fazlası lisans veya yüksek lisans eğitimi almış kişilerden oluşmaktadır. Ülke genelinde lisans eğitimi almış kişilerin oranının yüzde on yedi olduğunu düşünecek olursak toplumun eğitimli kesiminin nasıl saf dışı bırakıldığını daha net görebiliriz. Yasal bir sendikaya üye olmak, devlet denetimindeki bir bankada işlem yapmak gibi hukukun asla kabul etmeyeceği gerekçelerle sivil ölüme terkedilmiş bu insanlar iktidarın eğitimli insanları tehdit olarak algıladığının en açık göstergesidir.
Masumiyet karinesi ve savunma hakkı gibi temel hakların çiğnendiği OHAL sürecinde sadece bireysel olarak suçlanmak ve cezalandırılmanın dışında birinci ve ikinci derece yakınların da gerek “hukuken” gerekse toplumsal anlamda “hedef gösterilme, yaftalanma, dışlanma”, iş güvencelerinin yasal veya dolaylı yoldan ellerinden alınması, yurt dışı yasağı, mülk edinme/tapu işlemlerinde, banka ve sağlık hizmetlerinden faydalanmada sıkıntılar yaşamaları gibi vatandaşlık haklarında da hukukilikle bağdaşmayan kısıtlamalar söz konusu oldu.
Süreç, mağdurların aile içi ve yakın akrabalık ilişkilerine de zararlar vermenin yanında, komşuluk ilişkilerini de ciddi manada zedeledi. Bir kısım aileler evlerini farklı mekânlara taşımak zorunda kaldılar. Yaşanan huzursuzluklar ailelerin bölünmesi ve boşanmaları da körükledi.
OHAL uygulamaları; güvensizlik ve paranoyaya varan şüphecilik, travma sonrası stres bozuklukları, nefret söylemi ile karşılaşılan psikolojik baskı ve ağır depresif durumlar neticesinde intihar vakalarını ve çeşitli hastalıkları da tetikledi.
İsim isim bilinen KHK’lı ve aile fertlerinden ölen sayısı 535. Bilinmeyenler, belki 2535’dir bilemiyoruz.
KHK’lı ölümleri, Türkiye ortalamasının 10 katıdır.
KHK’lı intiharları, Türkiye ortalamasının 30 katıdır.
KHK’lı boşanmaları, Türkiye ortalamasının 20 katıdır.
KHK’lı ailelerine karşı işlenen insanlık suçlarının 111 çeşidi araştırma raporlarınca listelenmiştir.
KHK’lılara karşı yapılanlar “insanlık suçudur” ve bu suçları işleyenler insanlık suçu failleridir. Onlara, yaptığıkları bu hukuksuzluklara “artık yeter”! İnsanlık hukuku ve vicdanı önünde hesap vereceksiniz diyoruz.
Değerli Basın Emekçileri, Kıymetli Halkımız
İşlenen bu suçlara duyarsız veya seyirci kalanlara ise “artık bu insanlık suçlarına daha fazla ortak olmayın” diyoruz. Çünkü, sessiz kalmak onaylamaktır.
KHK’lı Platformları Birliği olarak hepinize çağrıda bulunuyoruz. Bu insanlık suçuna ortak olmayın. Adil bir yargı süreci geçirerek haklarını, özgürlüklerini, işlerini ve itibarlarını geri isteyen OHAL ve KHK mağdurlarını bu yolda yalnız bırakmayınız. Talepleri, toplumsal barış ve adalet olan bu insanları medya ve siyasetin yönlendirdiği algı çalışmaları ile değerlendirmeyiniz. Gelin hep beraber hukukun hakim olduğu bir ülke için mücadele verelim.
Hepinizi saygıyla selamlıyoruz
KHK’lı Platformları Birliği