Yüzyılın en büyük salgını olan corona salgını (COVİD-19) tüm dünyayı etkisi altına almış durumdadır. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Corona virüsünün Türkiye’de görülmeye başlandığını ilk olarak 11 Mart tarihinde açıklamıştır.
11 Mart tarihinden bu yana salgının yayılması hızla devam etmektedir. Enfekte olan hasta sayısının artması ile birlikte yüzlerce yurttaşımız hayatını kaybetmektedir. Halka açık yaygın test imkânlarının olmaması ve şeffaf yürütülmeyen bilgilendirmeler nedeniyle enfekte olan insanların gerçek sayısını tespit edilememektedir. 11 Marttan bu yana salgın daha çok ve hızlı bir şekilde yayılmaktadır.
11 Marttan bu yana okullar tatil edildi. Yurt dışına uçuşlar durduruldu. Cuma ve vakit namazlarının camide kılınması sınırlandırıldı. Kalabalık tüm etkinlikler; konserler, tiyatrolar, sinemalar, mitingler iptal edildi. Siyasi iktidar sağlık sisteminin çökmemesi için 65 yaş üstü kişilerin sokağa çıkmasını yasakladı. Tüm bu önlemleri alan siyasal iktidar halkın diğer kesimlerine ise “evde kal” çağrıları yapmaktadır.
Siyasi iktidarın evde kal çağrıları yeterli değildir çünkü devlet, evde kalma koşullarını karşılamamaktadır ve eğer devlet evde kalmamızı istiyorsa evde kalmamız için gerekli koşulları sağlamalıdır. Söz konusu salgın ve buna bağlı gelişecek hastalıklar bir halk sağlığı sorunudur. Tüm toplumsal kesimleri aynı anda etkileyen bir salgın olmasına rağmen işçiler, emekçiler, çalışanlar, işsizler ve açlık sınırında yaşayan halk kesimleri ve cezaevlerinde bulunan mahpuslar daha büyük risk altındadırlar. İşçiler emekçiler dışarı çıkmak istemeseler de yaşadıkları ve yaşayacakları maddi sıkıntılardan kaynaklı çalışmak zorundadırlar. Burada dışarı çıkmak gönüllü değil, zorunluluktan kaynaklı yapılan bir eylemdir. Bu yüzden devlet, bugüne kadar ödenen vergilerin ve sosyal devletin gereği olarak kriz süresince yurttaşların hayatî ve temel olan ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür.
Kriz dönemlerinde var olan krizi “kendi OHAL’inizi ilan edin” telkinleri ile çözemeyiz. Buna karşı devlet gerekli tedbirleri acilen almalıdır ve çözümün parçası olmalıdır.
Devlet temele toplumsal sağlığı almalıdır. Bu amaçla güvenceli olarak evde kalmayı sağlamalıdır.
Çalışanlar, ya corona virüsüne karşı savunmasız bir şekilde çalışmaya devam edecekler ya da devlet gerekli koşulları sağlayıp çalışanların evde kalmasını sağlayacaktır. Çalışanları ya devletin ilgisizliği ya da corona virüsü öldürecektir. Buna sadece ve sadece devletin sosyal politikaları hayata geçirmesi engel olacaktır. Devlet bu krizi, tüm diğer uzman sivil toplum kuruluşları ile birlikte yönetmeli, krizden çıkışın yürütücüsü olmalıdır.
Anayasanın 2. maddesinde belirtilen, sosyal devlet özelliğinin yerine getirilmesi adına, aşağıdaki taleplerimizin acilen gerçekleştirilmesini istiyoruz.
TALEPLERİMİZ
I. En az 14 gün olmak üzere çalışanlara salgın geçene kadar ücretli izin hakkı verilmelidir. İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki paralar sadece emekçiler için kullanılmalıdır.
II. İşten çıkarmalar ve ücretsiz izin uygulaması, ücretlerin geç ve eksik ödenmesi uygulamaları yasaklanmalıdır.
III. Salgın boyunca elektrik, doğalgaz, su ve internet ücretsiz sağlanmalıdır.
IV. İhtiyaç sahiplerine temel gıda ve temizlik ürünleri parasız sağlanmalıdır
V. Devlet hastaneleri ve özel hastaneler ücretsiz sağlık hizmeti vermelidirler.
VI. Salgına karşı beslenme moral ve temel geçim sıkıntıları olması açısından en savunmasız olan başta KHK’lı sağlıkçılar olmak üzere tüm KHK’lı kamu emekçileri iade-i itibarlarıyla birlikte işlerine iade edilmelidir
VII. Büyük ve çok tehlikeli bir başka alan da cezaevleridir. Cezaevleri mahpuslar arasında ayrım yapmadan acilen boşaltılmalıdır. Siyasi tutsaklar da infaz yasasından eşit bir şekilde yararlanmalıdır.
KHK’lı Platformları Birliği