ÖFG Tv, “KHK’lar İptal Edilsin” Diyen Adalet Yürüyüşçülerini Ağırladı

Paylaş

Gergerlioğlu Tv, “KHK’lar İptal Edilsin” Diyen Adalet Yürüyüşçülerini Ağırladı. Proğramın ardından yapılan basın açıklaması şöyle:

Değerli Basın Emekçileri, 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu 8 Eylül Salı Günü ÖFG TV de KHK’lı Cemal Yıldırım, yine KHK’lı Muhammed Semih Karaoğlu ve KHK’lı olmasa da bir hak savunucusu olan Resul Kalyoncu’yu konuk etmiştir. Programda 3’lünün İstanbul Ankara yürüyüşü ve KHK’lar başta olmak üzere hak ihlalleri konuşulmuştur!
 
Yüz binlerce KHK’lı ve milyonlarca yakını çok büyük bir sıkıntı yaşıyor, bir büyük hak ihlali yaşıyor ve dramlar yaşıyorlar.


Değerli izleyenler her gün çok önemli olaylar oluyor, dakika başı adeta gündem değişiyor ülkede ama değişmeyen gündem var. 4 yıldır devam eden OHAL ve KHK faciası yoğun bir şekilde gündemimizde ve bütün gündemlerin üstünde, son derece önemli bir ihlal olarak karşımızda duruyor. Yüz binlerce KHK’lı ve milyonlarca yakını çok büyük bir sıkıntı yaşıyor, bir büyük hak ihlali yaşıyor ve dramlar yaşıyorlar. Bütün bunların bitmesi için yıllardır büyük bir mücadele veriyoruz, bizler, sivil toplum aktivistleri, siyasetçiler, kamuoyu bu konunun farkında, belki yeterli oranda farkında değil ve gereken tepki gösterilmiyor. Bu konu aleni bir tartışma konusu ama kamuoyunda KHK zulmü konusunda duyarlılığı arttırmak isteyen insanlar var. Bu zulmün bu şekilde devam etmesini kabul etmeyen hak savunucuları var ve onlardan 3’ü geçtiğimiz günlerde çok önemli bir eylem başlattılar.


2 Eylül Çarşamba günü KHK’lı Cemal Yıldırım, yine KHK’lı Muhammed Semih Karaoğlu ve KHK’lı olmasa da bir hak savunucusu olan Resul Kalyoncu İstanbul’dan Ankara’ya bir yürüyüş başlattılar.


Kamuoyuna bunu deklare ettiler. Neden bu yürüyüşü yapacaklardı? KHK zulmü 4 yıldır devam ediyordu ve bu zulmü bitirmek için iktidar adım atmıyordu; iktidarı adım atmaya zorlayacak kamuoyu bu konudan yeterli bilgi sahibi değildi veyahut da gereken hassasiyeti yoktu ve KHK’lılar mücadele konusunda yetersiz durumdaydı. Bir takım nisbi çalışmalar var, sosyal medya çalışmaları var, platform çalışmaları var ama yeterli değil işin doğrusu. 100 yılın zulmü diyoruz; 100 yılın soykırımı diyoruz! O halde bu kadar ağır bir tanımlamayla biz bunu ifade ediyorsak bu zulme karşı çok etkili bir çalışma yapmak gerektiği de apaçık ortada. Bunun için 3 kişi bir karar verdi: Cemal Yıldırım, Muhammed Semih Karaoğlu ve Resul Kalyoncu “İstanbul’dan Ankara’ya yürüyeceğiz ve kamuoyuna bu yürüyüşte belki yorulacağımız ama bu mücadeleyi yansıtacağımız bu yürüyüş ile bu haksızlığa vurgu yapacağız.” Dediler ve yürüyüş kararlarını İstanbul’da Kadıköy’de 2 Eylül’de saat 13.00’da uygulamaya başladılar. İstanbul’dan yola çıktılar, basın açıklamasını yaptılar. Biz de oradaydık, kendilerine destek olduk, İstanbul KHK Platformu oradaydı, ardından İstanbul’un ilçeleri, Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla ve ardından Kocaeli’ne geçtiler. Gebze, İzmit, Sakarya, Düzce, Eskişehir ve oradan Ankara’ya ulaştılar, evet belki yol boyunca yürütmediler ama bu 3 hak savunuculuğuna baş koymuş, mücadeleye inanmış bu 3 insan bu yürüyüşlerini bitirdiler, Ankara’da devam ettirdiler ve hedefe vardılar. Belki istedikleri gibi yürüyemediler ama sonunda Ankara’ya varmayı başardılar. Biz niye onları bugün konuk ediyoruz?


Cemal Yıldırım, Resul Kalyoncu ve Muhammed Semih Karaoğlu; çünkü dün biz onları Ankara’da karşılamak için Sakarya Caddesi’ndeydik ve oraya gelip bu 3 kişi barışçıl bir açıklama ile eylemlerini bitireceklerdi. Demokratik ülkelerde bu çok normal bir şeydir ancak izin verilmedi!
Bugün onlar bizim konuğumuz Cemal Yıldırım, Resul Kalyoncu ve Muhammed Semih Karaoğlu; çünkü dün biz onları Ankara’da karşılamak için Sakarya Caddesi’ndeydik ve oraya gelip bu 3 kişi barışçıl bir açıklama ile eylemlerini bitireceklerdi. Demokratik ülkelerde bu çok normal bir şeydir. Bir şeye tepkinizi gösterip ondan sonra kimseye zarar vermeden bir açıklama ile ne yapmak istediğinizi anlatırsınız, poliste sizin güvenliğinizi sağlar. Sizi açıklama yapma hürriyetinizin güvenliğini sağlar. Polis sizi baskılamak için orada değildir, sizin güvenliğinizi sağlamak, sizin en özgür bir şekilde derdinizin dile getirmenizin önünü açmak için vardır. Polisin görevi budur ama bu 3 kişinin Sakarya Caddesi’nde açıklama yapmasının önüne geçtiler! Polis anında gözaltı yaptı, niye gözaltı yaptı? İstanbul’dan Ankara’ya kadar bu 3 kişiye engelleme yapan polis Ankara’da da daha ağır bir baskı ile açıklama yapmalarına izin vermeden onları gözaltına aldı. Neden bunu yaptı yol boyunca Ankara’da? Çünkü bu 3 direnişçinin, hak savunucusunun, mücadeleye inanmış insanın davalarını kamuoyuna yansıtmasından rahatsızlardı. Yaptıkları bu zulmün duyulmasından rahatsızlardı, peki onlar böyle istiyorsa biz ne yapmalıyız?
Onlar böyle yapıyorsa biz bu 3 direnişçinin sesini daha fazla yükseltmeliyiz! O yüzden bizde bugün programımıza bu 3 kardeşimizi konuk ettik, Cemal Yıldırım, Muhammed Semih Karaoğlu ve Resul Kalyoncu aramızdalar. Bizi duyabiliyor musunuz online bağlantı ile kendilerine bağlanıyoruz, Cemal Bey hoşgeldiniz diyorum beni duyabiliyor musunuz?
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Semih Bey Hoşgeldiniz.


Semih Kalyoncu: Hoş bulduk sayın vekilim teşekkür ederim.
Ömer Faruk Gergerlioğlu Resul Bey siz de hoşgeldiniz. Öncelikle Cemal Yıldırım’a sorayım. Cemal bey siz ilk önce tek başına bu yürüyüşe başlayacağınızı söylediniz ve yanınıza 2 arkadaş daha geldi ve gördüğümüz kadarıyla sizin sesinizi yükseltmenizden çok rahatsız olanlar var, niye bu rahatsızlık? Bize öncelikle bunu açıklar mısınız?
Cemal Yıldırım: Sayın vekilim, bildiğiniz gibi aslında işten atıldığımdan bugüne bir mücadele yürütüyorum. Barışçıl süreç eylemlerle 1 yıl boyunca kendi işlerime öncelik verdim sonrasında da gözaltılar başladı, Sakarya Caddesi’nde eylem yapmaya başladım. Barışçıl eylem yürütüyorum. Ankara’da bildiğiniz gibi emniyetin sürekli bize yönelik gözaltları var. Sizlerde katıldığınız eylemlerde ifade özgürlüğü için açlık grevi yaptım defalarca Ankara’da garip bir baskı zinciri var. Ankara; Türkiye’nin diğer illerinde olduğundan farklı bir tavır sergiliyor. Rahatsızlığın kaynağı bizim baskılara rağmen kendi sesimizi duyurmakta ve haklarımız için mücadele etmekteki ısrarımız zannediyorum.


Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki Semih Bey, siz ne diyeceksiniz? Cemal beyin yanına niye katıldınız Semih Bey? Bu konuda ki tavrınızın nedenini açıklayabilir misiniz?
Semih Karaoğlu: Bende bir mağdur olarak neden yanında olmayayım, bende ortak olmalıyım gibi bir özeleştiri yaptım kendime ve bu cesareti Cemal beyden alıp, bende sahaya, bende meydana indim. Öncelikle kendim hakkım için indim ve sonrasında bu zulme maruz kalan KHK’lılar adına karar verdim.
Ömer Faruk Gergerlioğlu Peki Resul Kalyoncu siz bir KHK’lı değilsiniz, siz daha öncesinde de İstanbul’dan Ankara’ya bir barış yürüyüşü yapmış kişisiniz, kamuoyu biliyor, arkadaşlarınız ile birlikte böyle bir eyleminiz olmuştu şuanda da Cemal Yıldırım ve Semih Karaoğlu isimli KHK’lılar ile beraber bir yürüyüş başlattınız, KHK’lı değilsiniz bu yürüyüşe niye katıldınız? Neden eşlik ettiniz?


Resul Kalyoncu: Gerçekten çok korkuyorlar, ya da başlarına bir şey gelmesinden verdiği korkuyla tamemen ölümü gösterip sıtmayla razı edilmiş bir halk var. Ortada bir suç işlenmişlik yok, insanın korkması için evvela suç işlemesi lazım. Bu insanlar suç işlemediklerine inanıyorlarsa neden bir araya gelmekte çekiniyorlar anlam veremiyorum.
Sn. Ömer Faruk Gergerlioğlu Peki Cemal Bey’e dönelim, Eyleminizi tüm engellemelere rağmen, arkadaşlarınız ile beraber İstanbul’dan Ankara’ya gelerek, herhangi bir engellemeyi aşarak başardınız, peki kamuoyuna sesinizi yeterli bir şekilde aktarabildiğinizi duyurabildiğinizi düşünüyor musunuz?


Cemal Yıldırım: Sayın vekilim bildiğiniz gibi sürekli bir eylem halindeyiz. Ben daha önce sesimizi duyurabilmek için farklı eylemler denedim. Açlık grevleri yaptım, bu yürüyüşte bunun bir başka aşaması aslında, ancak şöyle bir duyarsızlık var; ben sürekli tekrar ediyorum, bizlerin biz KHK’lıların ve OHAL mağdurlarının kendimiz dışında bu süreci değiştirebilecek başka bir güç yok. Bizler kendi sorunlarımıza sahip çıktığımız ölçüde değiştirebileceğiz. Özellikle kamuoyunun önünde görünebilir olmamız gerekiyor, bugün eğer KHK problemini bu ülke halkının %46’sı halen tam olarak bilmiyorsa problemin bir çoğu bizde aslında biraz da. Biz KHK’lılarda. İğneyi ilk önce kendimize, çuvaldızı önce kendimize batırmamız gerekiyor, bizler sokağa çıkıyoruz, çeşitli engellemeler oluyor vs. Bu eylemlilik sürecinde de çok ciddi bir baskı ile karşılaştık, bu aslında sistemin en büyük yarasının yine KHK ve OHAL mağdurlarının olduğunun göstergesi. Sistem çok büyük bir baskı uyguladı bu yol boyunca. Biz istesek İstanbul’un her ilçesinde yürümeye kalktığımızda tekrar tekrar gözaltına alınabilirdik, uğradığımız her ilde tekrar tekrar gözaltına alınabiliridik ancak biz Ankara’ya varmak amacıyla yola çıktık. Sesimiz duyuldu mu? Sesimizi duyurmaya devam edeceğiz bu şekilde ama asıl problem: Cemal Yıldırım’ın ya da 3 kişinin sokağa çıkması ile çözülmeyecek ben bunu gayet iyi biliyorum, buradaki diğer arkadaşlarım da biliyor. Biz bir şey değiştireceksek bu ülkede demokrasi problemi olan, insan hakları ile problemi olan herkesin birleşip ortak bir mücadeleye kazanılacağını düşünüyorum. Bu nedenle başta KHK’lılar olmak üzere demokrasi ve insan hakları ile problemi olan herkesi faşizme karşı, AKP faşizmine karşı ortak mücadeleye davet ediyorum. Aksi taktirde bizler kazamayacağız. Bir olduğumuz, birlikte mücadele ettiğimiz taktirde yol alabileceğimizi düşünüyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki Semih Karaoğlu size sormak isteriz. Tabi büyük dertler var, büyük sıkıntılar var, hani sosyal medyadan her gün yayınladığımız bizim yayınladığımız, sizlerin duyduğu, gizli veya açık çok büyük sıkıntlar yaşıyor KHK’lılar çünkü adeta vatandaşlıktan ihraç edilmişler, imha edilmeye çalışılıyorlar, yok edilmeye çalışılıyorlar ve bunun karşısında da belki ürkek, çekingen, tedirgin bir tavırla KHK’lılar gereken adımları atamıyorlar. Bunları yenmek için ne yapmak lazım? Sevgili Semih?


Semih Karaoğlu: Ömer Bey ben öncelikle kendi adıma konuşayım. Muhafazakâr bir aileden yetiştirildim ve bize hak arama kültürünün ne olduğu öğretilmedi? KHK’lıların birçoğu bu görüşte olduğu için bence bir kabul edilirlik, bir kanıksama oluşmuş olabilir. Kader kabul edilebilme durumu olabiliyor, ben bu sebeple sanki mücadele biraz zayıf oluyor, basit kalıyor gibi düşünüyorum. Bu yüzden herkesin dediğim gibi önce şapkasını önüne koyup bir kendi özeleştirisini yapması lazım. Önemli olan benim ne düşündüğüm değil, önemli olan neyin gerçek olduğu. Çok büyük bir adaletsizlik var! Sadece KHK’lı meselesi değil, bunu yaşıyoruz. Ben takipsizlik aldım, aslında yargıda aklandım ama bunu dile getirmiyorum çünkü diğer insanlar ne sebeplerle ceza aldıklarını biliyorum! Yasal bir bankaya para yatırmakla, sendikaya üye olmakla ceza alınıyorsa bu ülkede hukuk, adalet ölmüş demektir! Yani ben aklandım kenara çekileyim nasıl olsa işime, görevime iade edilirim düşüncesinde olmadığım ve olmayacağım. Herkes için mücadele etmeye devam edeceğim!
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki Resul Kalyoncu, sizce bu sessizliği aşmak için neler yapmak lazım?


Resul Kalyoncu: Şimdi korkunun ne kadar bulaşıcı olduğunu bilenler cesaretin de bulaşıcı olduğunu bilmeli. Korkmamaları lazım! Burada bir haklı bir talep var. Bu talebi dile getirmek için alanlara çıkmasında bir araya gelme konusunda çekinmemeli. Gerçekten bu insanlar zor durumda, “Ağacın kökünü yesinler.” Dediler mesela beni en çok rahatsız eden cümlelerden biri o. Aileler çocuklarını gözleri önünde yavrularını bir gecede onların terörist ilan edilip işlerinden atılmasıyla cefalar, anneler babalar da var, kolay bir şey değil bu. Gördüğüm ailelerde ve konuştuğum insanlarda gerçekten psikolojik sorun da var yani baya bir derin yara var çünkü bu insanlar daha farklı kesime bakıyorlardı, daha farklı inandıkları bir devlet yapısı vardı ama bunlar hala bunun nasıl olduğuna karar veremeyen hani böyle bir arafta duruyor insanlar yani gökten mesih bekler gibi bir bekleme var, halbuki burada hak var bunun için bir araya gelmeleri gerekiyor kesinlikle, öyle çok güzel bir şey yapıyorsunuz, ben sizin arkanızdayım, bu edebiyatları gerçekten bırakmamız lazım, tabi twit önemli, sosyal medya hepsi önemli hiçbirini az görmüyorum gereklidir ama alanlarının da doldurulması gerekiyor, biz 3 kişi kaç tane vilayet gezdik, Ankara’da başka bir KHK’li göremedik orada. Hiç böyle bir şey olabilir mi? Enteresan bir şey. Böyle olmaz! Alanlara çıkmaları lazım diye düşünüyorum hocam.
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Cemal Yıldırım Kadıköy’de sizi uğurladık, orada bir müdahale yapılmadı basın açıklaması yapabildiniz en azından, daha sonrasında neler yaşadınız? Yol boyunca neler yaşandığını kısaca özetleyebilir misiniz?


Cemal Yıldırım: Aslında Kadıköy’de bize bildiğiniz gibi Kadıköy’de açıklama yapabilirsiniz ancak yürüyüşe izin vermeyeceğiz, Kaymakamlık yasakladı dediler. Biz de Maltepe’de başlarız diyerek gittik, Maltepe yürüyüşe başlayacağımız anda 16 araçla birlikte yürüyüşümüz engellendi! Bu korkunun ciddi göstergesi ve bu korku adalet talebi ve KHK’lıların durumunu gündeme getirilmesi aslında sistemin ne kadar rahatsız ettiğini biz yol boyunca sürekli şahit olduk! Bizim hedefimiz Ankara’ya gelebilmekti açıkçası, biz yoksa İstanbul’un her ilçesinde defalarca gözaltına alınmış olurduk, Ankara’ya gelmemizde bir sıkıntı olabilirdi. Şunu yaşadık, tüm yol boyunca; gündüz 10-15 araçla jandarmadan emniyetin her kademesine bir sürü güvenlik şubesine kadar bir sürü polis takip altındaydı. Sabah bizimle kalkıyorlar, gece bizimle birlikte yatan 5-6 tane araç kesin oluyordu. Düşünün 3 kişi hem demokratik hakkını kullanıyor, hiçbir şeye zarar vermeden bir yürüyüş gerçekleştirecek, sessiz ve barışçıl bir yürüyüş, başınızda jandarma istihbaratından, güvenlik güçlerinin farklı kanallarına kadar 6 araçla birlikte yatıyoruz, 10 araçla yol alıyoruz. Hiçbir yerde yürütmediler, Sakarya’da 200 metre kadar yürümemiz gerekti, emniyet amirleri direkt aradılar, müdürleri direkt aradılar, “Nasıl yürütürsünüz bu 200 metreyi?” dedi oradaki amir de dedi ki: “Müdürüm ne yapayım uçurtayım mı ?” dedi, yani bu noktaya gelmişti. Düzce’de İl Emniyet Müdürü karşıladı bizi, 3 tane insanın en barışçıl eylemine İl Emniyet Müdürü düzeyinde müdahale etme gereksinimi duydular. Bu şunun çok açık göstergesi, ben tüm KHK’lılara sesleniyorum. Bu korku bizim haklılığımızın ve sistemin haksızlığının 3 tane insandan ne kadar korktuklarının göstergesi eğer bu meydana görünürlülüğümüzü ortaya koyarsak bu sistem dağılır arkadaşlar. kendinize güvenin lütfen! Kendi hakkınıza güvenin! Barışçıl eylem yapıyoruz, haklıyız ve bu sistem bu kadar korkak ve bu kadar yıkılmaya müsait bir sistem. AKP faşizmi yıkılacaksa emin olun bunlar bizlerin haklılığı ile yıkılacak lütfen kendinize güvenin! Lütfen haklılığımıza güvenin! Başımız dik, anlımız ak! O yüzden hiç çekinmeyin, yapılabilecekleri bir şey yok! Gördüğünüz gibi 3 kişiye bütün sistem ip gibi dizildi. Bu bunun korkusu arkadaşlar, emin olun dün Sakarya Caddesi’nde binlerce polis vardı. 3 kişinin barışçıl eylemi için binlerce polis vardı, sadece 2 tane KHK’lı vardı arkadaşlar. Binlerce polise 2 tane KHK’lı vardı, bir tane de KHK’lı dostu. Lütfen kendinize güvenin, haklılığınıza güvenin, başımız dik, bu sistem bu hale getirmiş durumda. Korkmayın! Korkacak bir şeyimiz yok çünkü bizim. Biz haklıyız.
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Evet ben aslında tüm bu İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüşünüz kararı, yolda yaşadığınız engellemelere karşı bıkmadan, yılmadan, usanmadan çeşitli vasıtalar ile çeşitli şekillerle Ankara’ya varma hedefiniz, umudunuzu tekrar tebrik ediyorum. Tekrar teşekkür ediyorum, tüm KHK’lılar, tüm mazlumlar ve mağdurlar adına. Tekrar hakkınızı helal edin çünkü tüm mağdurlar ordusu adına siz 3 kişi bir bedel ödediniz, bütün baskılara rağmen, madden, manen yolun zorluklarını yaşadınız. Çadırlarda gecelediniz. Belki bazen aç,susuz kaldınız, belki başka sıkıntılar yaşadınız. Bütün bunlar belki çok daha uzun boyutta anlatılacak şeyler ama tüm bunlar için tekrar tekrar size teşekkür ediyoruz tüm KHK’lılar, tüm mağdurlar adına Allah razı olsun diyoruz! Ve Semih beye dönüyorum. Cemal beyin söylediği bu husus çok önemli. Siz 3 kişi yürüdünüz ama yüzlerce polis sizi takip etti, arabalar onlarca araba sizi takip etti, neden bu kadar çekindiler, neden bu kadar korktular? Siz ne dersiniz Semih Bey?
Semih Karaoğlu: Burada Cemal beye tamamen katılıyorum. Ne kadar haklı olduğumuzun bir göstergesi. Bu uygulanan baskı ile ne kadar çektiğimiz her istasyonda onlarca aracın bizleri, nefes alma ortamının hakkını dahi bizlere tanımamasının bizlerden ne kadar korktuklarının ispatidır! Haklıyız çünkü biz soruşturma dahi geçirmeden, işlerimizi kaybettik, özgürlüklerimiz elimizden alındı. Bunun normal bir açıklaması yok. Biz burada suçsuz olduğumuzu göstermekten korkuyorlar. Bir kamuyou baskısı oluşmasından çok korkuyorlar! Ve bunun için her durumu engellemeye, her türlü zorbalığa karşı bizleri korkutarak engellemeye çalışıyorlar! Bu da bizim ne kadar haklı olduğumuzu, bizlerin ne kadar doğru bir iş yaptığını gösteriyor.


Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki son olarak Resul beye soralım. Resul bey siz Kadıköy’den arkadaşlarımız ile beraber yola çıktınız. Belli ki maceralı bir yolculuk oldu, bu yolculuk sırasında yeni insanlar ile tanıştınız. KHK’lılar ile tanıştınız, KHK’lı olmayanlar ile kamuoyundan kişiler ile tanıştınız. Polisler ile tanıştınız, polis müdürleri ile tanıştınız, izlenimleriniz nelerdir? Ne anladınız? Ne gördünüz?


Resul Kalyoncu: Burada bu engellemeleri bu 3 kişi, 300 bin kişiye kadar sayının artacağından çekindiğini göz görüyor. Koca devlet 3 kişiden çekinmez, korkmaz da yani sadece bir infial uyandırır, maksadıyla diğer ölü taklidi yapmış mağdur arkadaşların! Bu haklı direnişe, haklı yürüyüşe ses vermelerinden çekindi, bize böyle 3 kişi tutarak hani hem toplumun gazını alarak hem de böyle bir şekilde bize Ankara’ya kadar gelmemize müsade etmelerinin sebebi 3 kişiyi geçmiyorlar, çok güzel, bu şekilde bir baskıladıklarını düşünüyorum ama bu 3 kişi 3 bin kişi olursa, 300 bin kişi olursa milyonlar olursa, bu amaca ulaşacak, kalabalık olmamamız gördüğünüz Ankara’da daha hiçbir şey konuşmadık yani daha ağzımızdan kelime dahi çıkmadan, hemen apar topar gözaltı yaptılar. Ben hatta bir ara kendi kendime yanlış bir ülkenin içinde miyiz? Burası pasaport ile gelinecek de biz pasaportu yanımıza almadık, yani çok farklı bir uygulama ile karşılaştık. Çekinmeleri alanlarda kalabalık olunmasını istemiyorlar! Bunu gösteriyor. Ankara’ya varmamıza müsaade edilmesinin sebebi de 3 kişiyi hiç geçmedik, yolda bu yola girecek olan 3 kişiyi 4 olmadığı için Ankara’da da en son gördüğünüz ben hatta gözaltı aracına girerken çok kötü bir şey. Bu ülkenin vekiline bu şekilde davranan kuvvetlerin bazen diyorum bizim polisimiz, bizim devletimiz değil yani. Böyle bir davranış olamaz mümkün mü?


Ömer Faruk Gergerlioğlu: Son olarak programımızı bitiriyoruz. Cemal beyden son cümleleri alalım. Bundan sonra ne yapacaksınız? Kamuoyuna çağrınız nedir? Son cümleler ile görüşlerinizi alalım.
Cemal Yıldırım: Sayın vekilim bildiğiniz gibi bu mücadelenin sürekliliği önemli. Biz 4 yıldır mücadele ediyoruz! Bu mücadele sırasında gözaltına alınıp, tutuklanan arkadaşlarımız oldu Yüksel Caddesi’nde ki arkadaşlarımız. Bizleri yalnız bırakmasın kimse! Herkes kendi sorununa sahip çıkması gerekiyor. Bizler kahraman değiliz, bizler kendi haklarını savunan insanlarız, tüm dostlarımızı arkadaşlarımızı kendi haklarına sahip çıkmaya davet ediyorum çünkü AİHM ile anlaştı bu ülke, AİHM’den umut beklendi, AKP’nin dönem dönem çıkardığı yasalardan umut beklendi, seçim dönemlerinden umut beklendi. Umut bizde! Hiçbir zamanda başkasına kimse bir şey beslemesin. Muhalefeti de hareketlendirecek, iktidarı da değiştirecek güç bizlerde. Kendi haklarımıza sahip çıktığımız anda her şeyi değiştirebiliriz! Arkadaşlarım kendi haklarına sahip çıkması ve bunun için mücadele etmesi gerekiyor. Hiçbir şeyin bahanesi yok, Semih 2 aylık işe girmişti, 10 gün izin alarak yanıma geldi. Çalışmak bahane değil, evet kendimizi geçindireceğiz, ancak herkesin yapabileceği bir katkı vardır bu mücadeleye. Lütfen arkadaşlarımız taşın altına elini soksunlar. Kimseden başka bir şey beklemesinler. Kendi durumumuzu kendi mücadelemiz ile değiştireceğiz. Saygılar sunuyorum. Semih bir şey söylemek istiyor.
Semih Karaoğlu: Düzce’den yürüyerek bir benzinlikte bir ihtiyaç molası vermiştik ve orada da bir tır şöförünün KHK’lı olduğunu gördük sohbet esnasında. Bende KHK’lıyım dedi. Yani biz her yerdeyiz! O kadar büyük bir aileyiz. Her yerdeyiz! 200 binden insanın ihraç edildiği, kamu üzerinde, diğer sektörlere bakarsak bu rakam 2 katına çıkabilir. Bugün aileleri, çocukları ile milyonlardan bahsediyoruz. Korkunun hiçbir şeye faydası yok. Direne direne direne kazanacağız!
Resul Kalyoncu: Son cümle olarak söylemek istiyorum. Benim bu yaşantımda anladığım tek bir şey var. Hak verilmez hak alınır! Alınması için bu mücadelede, sokaklarda, caddelerde barışçıl çerçevede bir kamuoyunu engellemeden bu sesi yükseltmektir! Teşekkür ediyorum. İyi ki varsın!
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Biz teşekkür ederiz. Mücadelenize her zaman destek vereceğiz, mücadelenize her zaman destek vereceğiz. Bu hepimizin mücadelesi ister KHK’lı olun ister olmayın biz şimdilik sizi uğurlayalım, bir başka konuğumuz daha olacak, hepinize çok teşekkür ediyorum iyi günler diliyorum. Evet değerli izleyenler arkadaşlarımız çok haklıydı, biz onları İstanbul’dan uğurladık ve ardından İzmit’de onları karşıladık, Kocaeli Milletvekili olarak, bu karşılama esnasında onları Sakarya’ya doğru uğurlarken Semih beyinde dediği gibi bizi de polisleri bir arada gören bir kişi yanımıza çocukları ile beraber yaklaştı ve “Sizin KHK direnişçileri olduğunuzu görüyorum. Ben de bir KHK’lıyım. Çok sıkıntılar zulümler gördüm ve direnişinize destek veriyorum.” Diyordu. Semih beyin dediği gibi hayatın her alanında KHK’lılar var ve çoğu sessiz, bu zulme karşı sesini yeterli oranda yükseltemiyor ama içinden çok büyük bir belki öfke ile çok büyük bir üzüntü ile bu zulme karşı çıkıyor, biz bunları çok iyi biliyoruz. Biz arkadaşlarımızı Kocaeli’nde karşıladıktan sonra Sakarya’ya yolculadık ve Sakarya’da, Düzce’de, Eskişehir’de çeşitli açıklamalar yaparak daha sonra Ankara’ya vardılar.

, ,